BLOG

  • 0 İthalat İşlemlerinde Çok sayıda ürüne yüzde 30'a varan ek gümrük vergisi Getirilmiştir

    0.00 of 0 Oy

    Duyuru Numarası…….: 1207-2018 / 951 Tarih………………….. : 11.12.2018 Konu…………………...: EK Gümrük Uygulaması Hakkında   İthalatlar İşlemlerinde Çok sayıda ürüne yüzde 30'a varan ek gümrük vergisi Getirilmiştir.   Yurtdışından İthal edilen oyuncak, televizyon, kağıt-karton ile bijuteri, banyo ve inşaat malzemelerinin aralarında bulunduğu bazı eşyaların ithalatında yüzde 10-30 ilave gümrük vergisi uygulanacak.   İthalat Rejimi Kararına Ek Karar, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.   Buna göre, aralarında oyuncak, televizyon, kağıt ve kartonlarla bijuteri, banyo ve inşaat malzemeleri gibi ürünlerin bulunduğu çeşitli eşyaların ithalatında yüzde 10-30 ilave gümrük vergisi uygulanacak.   Bu kapsamda hesaplanan toplam vergi oranı Gümrük Giriş Tarife Cetveli Hakkında Kanun'da gösterilen hadlerin yüzde 50 artırılmış düzeyini aşamayacak. Aşması durumunda söz konusu kanunda gösterilen hadlerin yüzde 50 artırılmış düzeyi uygulanacak.   Türkiye ve Avrupa Topluluğu arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasınca serbest dolaşım halinde bulunan malların ihracında gümrük muafiyetinden yararlanmak amacıyla ihracatçı tarafından düzenlenen belge (A.TR) ile ithal edilen AB veya Türk menşeli olmayan eşyalardan ilave gümrük vergisi alınacak. Kararların uygulanmasında eşyanın menşesinin doğru beyan edilmesinden ithalatçı sorumlu tutulacak.   Bu kararların yayımı tarihinden önce Türkiye'ye sevk edilmek üzere, taşıma belgesi düzenlenerek yüklemesi yapılmış eşyanın ithalatına ilişkin gümrük beyannamesinin bu kararın yayımı tarihinden sonra en geç 45 gün içinde tescil edilmesi halinde bu karar hükümleri uygulanmayacak.   Ekonomiye sağladıkları katkı ve yarattıkları istihdam dikkate alınarak yerli üreticilerin ithalat baskısına karşı korunması amacıyla uluslararası alanda ve ikili anlaşmalardan doğan yükümlülükler de göz önünde bulundurularak söz konusu eşya gruplarında gümrük vergisi uygulamasına başlandığı belirtildi.   Saygılarımızla    

  • 0 2019 YILI Defter Tasdikleri kırtasiye İnternet ve Bilişim Giderleri Hk

    0.00 of 0 Oy

    6102 Sayılı T.T.K’na  ve 213 sayılı V.U.K’na göre 2019 Takvim yılında kullanılacak olan yasal defterlerin noter tasdik ücretleri ile defterlerin kırtasiye masrafları, Ticaret sicil tasdiknamesi, yol, posta, kargo, defter beyan sistemine bilgilerin girilmesi, internet ve bilişim giderlerine katılım tutarları gibi çeşitli masraflara karşılık alınacak ücretlerin asgari maliyetleri göz önüne alınarak aşağıda açıklanmış olup, bu tutarlar işletmelerin kapasitelerine göre (Çoklu KDV, birden fazla banka hesabı, birden fazla yazar kasa gibi) arttırılabilir. Şube işyerleri için bu tutara %20 ilave edilir. Buna Göre defter Tasdik Sınırları: 2019 YILI DEFTER TASDİKLERİ İLE KIRTASİYE İNTERNET ve BİLİŞİM GİDERLERİNE KATILIM TUTARI İŞLETME VE SERBEST MESLEK KAZANÇ DEFTERİ DEFTERİN TÜRÜ İŞÇİSİZ İŞÇİLİ Serbest Meslek Kazanç Defteri (Defter Beyan) 650.00 TL 850,00 TL İşletme Defteri (Hizmet) (Defter Beyan) 600.00 TL 750,00 TL İşletme Defteri (Alım Satım) (Defter Beyan) 750.00 TL 850,00 TL BİLANÇO HESABI ESASINA TABİ DEFTERLER   SAYFA SAYISI İŞÇİSİZ İŞÇİLİ   001-100 1.400,00 TL 1.700,00 TL   101-200 1.700,00 TL 2.300,00 TL   201-500 2.000,00 TL 2.600,00 TL   501-1000 2.500,00 TL 2.700,00 TL   1001 ve üzeri tasdik edilecek ilave her 1000 sayfa için 350,00 TL ilave edilecektir.     E-DEFTERE TABİ FİRMALARDAN ALINACAK TABAN ÜCRET                               2.700,00 TL     KOOPERATİF, VAKIF, DERNEK VE İKTİSADİ İŞLETMELER   İŞÇİSİZ İŞÇİLİ   1.700,00 TL 1.900,00 TL     Bu Liste tavsiye niteliğindedir. Ocak ayı sonuna kadar yapılması gereken Yönetim Kurulu karar defteri ile haziran ayı sonuna kadar yapılması gereken yevmiye defteri kapanış tasdikleri bu tarifeye dahil değildir.

  • 0 TÜZEL KİŞİLER ’E RESMİ TEBLİGATLAR ELEKTRONİK ORTAMDA YAPILACAKTIR. TÜZEL KİŞİLER 31/01/2019 TARİHİNE KADAR PTT’YE MÜRACAAT EDEREK SİSTEME KAYIT OLACAKTIR

    0.00 of 0 Oy

    TÜZEL KİŞİLER ’E RESMİ TEBLİGATLAR ELEKTRONİK ORTAMDA YAPILAN TÜZEL KİŞİLER 31/01/2019 TARİHİNE KADAR PTT’YE  MÜRACAAT EDEREK SİSTEME KAYIT OLACAKTIR                                                                                                                            11/12/2018   06/12/2018 Tarih ve 30617 Sayılı Resmi Gazete de    Yönetmelik, 7201Sayılı Tebligat Kanunu uyarınca aralarında mahkemelerin de bulundu ğu tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merciler tarafından PTT vasıtasıyla yapılacak elektronik tebligata ilişkin hususları içermektedir.   Yönetmeliğe göre;    6 Aralık 2018 PERŞEMBE       Resmî Gazete    YÖNETMELİK     Sayı : 30617     ELEKTRONİK TEBLİGAT YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve İlkeler Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, elektronik ortamda yapılacak tebligata ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. (2) Bu Yönetmelik, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merciler tarafından Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi (PTT) vasıtasıyla yapılacak elektronik tebligata ilişkin hususları kapsar. Dayanak   MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, Tebligat Kanununun 7/a maddesine dayanılarak hazırlanm ıştır. Tanımlar MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Bakanlık: Adalet Bakanlığını, b) Delil ka ydı: Tebligat ın; tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merciden Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi (UETS) tarafından teslim alındığına, muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığına, okundu ğuna ve usulen tebliğ edilmiş sayıldığına dair üretilen ve elektronik sertifika ile imzalanmış kayıtları, c) Elektronik sertifika: 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun 9 uncu maddesinde nitelikleri belirtilen nitelikli elektronik sertifikayı, ç) Elektronik tebligat: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmeliğ e uygun olarak elektronik ortamda yapılan tebligatı, d) Elektronik tebligat adresi: PTT tarafından, gerçek kişiler için kimlik bilgileri, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgileri esas alınmak suretiyle tek ve benzersiz şekilde oluşturulan ve UETS’ye kaydedilen tebligat adresini, e) Elektronik tebligat mesajı: Tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merci tarafından güvenli elektronik imza veya elektronik sertifikayla imzalanmış, tebliğ edilecek içerik, ekli dokümanlar ve tebliğ için gerekli muhatap bilgilerinden oluşan elektronik iletiyi, f) Güvenli elektronik imza: 5070 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde nitelikleri belirtilen güvenli elektronik imzayı, g) İşlem kaydı: PTT tarafından elektronik tebligat hizmetinin verilmesi esnasında meydana gelen v e mevzuat gereği kaydının tutulması zorunlu olan tüm bilişim sistemi işlem kayıtlarını, ğ) Muhatap: Elektronik tebligat alıcısı gerçek veya tüzel kişiyi, h) PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketini, ı) Tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merci: Tebligat Kanunu uyarınca tebligat çıkarmaya yetkili merci, idare, kurum, kuruluş ve kişileri, i) UETS: Tebligat Kanunu ve bu Yönetmelik uyarınca yapılan elektronik tebligat işlemlerini yürütmek amacıyla PTT tarafından kurulan, işletilen ve güvenli ği sağlanan sistemi, j) Zaman damgası: 5070 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde tanımlanan zaman damgasını, ifade eder.   İlkeler MADDE 4 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında aşa ğıdaki ilkeler göz önüne alınır: a) Teslim, bilgilendirme ve belgelendirmenin sağlanması. b) Bilgi güvenliğinin sağlanması. c) Kişisel verilerin korunması. ç) Entegrasyon ve işbirliğinin sağlanması. d) Hizmet kalitesinin sağlanmas ı. e) Ulusal ve uluslararası standartların sağlanması. İKİNCİ BÖLÜM Tebligatın Elektronik Yolla Yapılması Zorunlu Olanlar, Başvuru, Adresin Oluşturulması ve Teslimi Tebligatın elektronik yolla yapılması zorunlu olanlar MADDE 5 – (1) Aşağıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik   yolla yapılması zorunludur: a) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar. b) 5018 sayılı Kanunda tanımlanan mahallî idareler. c) Özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları. ç) Kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunlar ın bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri. d) Sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklar. e) Kamu kurumu niteli ğindeki meslek kuruluşları ve üst kurulu şları. f) Kanunla kurulanlar da dâhil olmak üzere tüm özel hukuk tüzel kişileri. g) Noterler. ğ) Baro levhas ına yazıl ı avukatlar. h) Sicile kayıtlı arabulucular ve bilirkişiler. ı) İdareleri, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait di ğer ortaklıkları; adli ve idari yargı mercileri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birim. (2) Birinci fıkra kapsamı dışında kalan gerçek ve tüzel kişilere, talepleri hâlinde elektronik tebligat adresi verilir. Bu durumda bu kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur. Elektronik tebligat adresi alma zorunluluğuna tabi olanlar için yapılacak başvuru MADDE 6 – (1) 5 inci maddenin birinci fıkrası kapsamında kalanlar için başvuru, zorunluluğun başladığı tarihten itibaren bir ay içinde ilgili kurum, kuruluş veya birlik tarafından PTT’ye yapılır. (2) Başvuruya aşağıdaki bilgi ve belgeler eklenir: a) Kamu kurum ve kur uşları ile birlikler için Devlet Teşkilatı Merkezi Kayıt Sisteminde (DETS İS) yer alan benzersiz numara ve sistem bilgileri, DETSİS’e kayıtlı olmayanlar için tabi oldukları sistem bilgileri. b) Merkezi Sicil Kayıt Sistemine (MERS İS) kayıtlı tüzel kişiler için MERS İS numarası ve sistem bilgileri, MERS İS’e kayıtlı olmayan tüzel kişiler için tabi oldukları sistem bilgileri. c) Türk vatandaşı gerçek kişiler için Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası da dâhil olmak üzere kimlik bilgileri; yabancı gerçek kişiler için yabancı kimlik numarası da dâhil olmak üzere kimlik bilgileri. (3) PTT, ikinci fıkrada belirtilenler dışında da bilgi ve belge talep edebilir. Buna ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın uygun görüşü alınmak suretiyle PTT tarafından belirlenir. Elektronik tebligat adresi alma zorunluluğuna tabi olmayanlar için yapılacak başvuru MADDE 7 – (1) 5 inci maddenin ikinci fıkrası kapsamında kalan gerçek veya tüzel kişiler, elektronik tebligat adresi almak için PTT’ye başvurabilir. (2) PTT başvuru sahibinin kimliğini aşağıdaki bilgi ve belgelere göre tespit eder: a) Türk vatandaşları için kimlik numarası bulunan Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı, pasaport, kanunen kimlik yerine geçen geçerli resmî belge veya güvenli elektronik imza. b) Yabancılar için yabancı kimlik numarası, Mavi Kart numarası, pasaport veya güvenli elektronik imza. c) Tüzel kişiler için tabi oldukları sistem bilgileri.   Elektronik tebligat adresinin oluşturulması ve teslimi MADDE 8 – (1) PTT, başvurunun yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde elektron ik tebligat adresini, gerçek kişiler için kimlik bilgilerini, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgilerini esas almak suretiyle tek ve benzersiz olacak şekilde oluşturur ve UETS’ye kaydeder. (2) PTT, 5 inci maddenin birinci fıkrası kapsamında kalanlar için oluşturduğu elektronik tebligat adresini, adres sahibine teslim edilmek üzere ilgili kurum, kuruluş veya birliğe gönderir. Teslim işleminin gerçekleşti ği bilgisi kendisine iletildikten sonra bu adresi tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercilerin kullanımına derhâl sunar. (3) PTT, 5 inci maddenin ikinci fıkrası kapsamında kalanlar için oluşturduğu elektronik tebligat adresini ilgilisine teslim eder ve bu adresi tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercilerin kullanımına derhâl sunar. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Elektronik Tebligatın Yapılması Elektronik tebligatın hazırlanması ve muhataba ulaştırılması MADDE 9 – (1) Tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merci, elektronik tebligat mesajını hazırlayarak, UETS’ye teslim eder. (2) UETS, elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştırır. (3) Gizlili ğin sağlanması amacıyla tebli ğ edilecek içerik ve ekli dokümanlar, UETS tarafından şifrelenir ve bunlar ancak muhatap tarafından görülür. (4) Gerek UETS içi ve gerekse sistemler arası entegrasyon yoluyla yapılan tebligata ait delil kayıtları, elektronik tebligat mesajının tamamının ulaştığı anda üretilir. (5) Elektronik yolla tebligat, idareleri, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları; adli ve idari yargı mercileri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birime yapılır. Temsile yetkili olan kişilerin ayrı bir elektronik tebligat adresinin bulunması bu kuralın uygulanmasına engel olmaz. (6) Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştı ğı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. Muhatabın bilgilendirilmesi MADDE 10 – (1) Elektronik tebligat adresine el ektronik tebligat mesajı ulaştığı konusunda bilgilendirilmek isteyen muhatap, elektronik posta adresini veya kısa mesaj alma özelliği olan bir telefon numarasını PTT’ye bildirir. (2) Elektronik tebligat, muhatabın adresine ulaştığı anda PTT tarafından muha taba bilgilendirme mesajı iletilir. Bu mesaj kısa mesaj alma özelliği olan telefona ücreti mukabilinde, elektronik posta adresine ise ücretsiz olarak iletilir. (3) Bu madde kapsamındaki bilgilendirmelerin herhangi bir nedenle yapılamamış veya geç yapılmış olması, tebligatın geçerliliğini etkilemez. (4) Muhatabın bu madde kapsamında bilgilendirilmesine ilişkin işlem kayıtları UETS tarafından tutulur. Muhatabın elektronik tebligat adresine erişimi MADDE 11 – (1) Muhatap elektronik tebligat adresine, güvenli e lektronik imzasını kullanarak veya e -Devlet kapısı üzerinden kimlik doğrulaması yaparak ya da PTT tarafından verilen şifre ile birlikte telefonuna kısa mesajla gelen tek kullanımlık doğrulama kodunu kullanarak erişir. Elektronik tebligatın muhatabın adresine ulaşmasına dair delil kaydının bildirimi MADDE 12 – (1) UETS, elektronik tebligatın muhatabın adresine ulaşıp ulaşmadığına dair delil kayıtlarını tutar ve bu kayıtları, tebligat çıkarmaya yetkili makam   ve mercie derhâl ve en geç yirmi dört saat içinde bildirir. Süresinde bildirim yapılmadı ğı için yeniden elektronik tebligat çıkarılması durumunda bu tebligatın masrafı PTT tarafından karşılanır. Ana ve alt işlem yetkilisi MADDE 13 – (1) 5 inci madde kapsamında kalan tüzel kişiler, elektronik tebligat adresiyle ilgili işlemleri yapmak üzere en az bir, en fazla on ana işlem yetkilisi belirleyerek PTT’ye bildirir. (2) Ana işlem yetkilisinin görev ve yetkileri şunlard ır: a) Alt işlem yetkililerini belirlemek, bunları UETS’ye eklemek veya çıkarmak. b) UETS’de alt işlem yetkililerine rol tanımlamak. c) Gerekti ğinde alt işlem yetkililerinin yapacağı tüm işlemler ile diğer teknik işlemleri yürütmek. (3) Alt işlem yetkilisi, ana işlem yetkilisince kendisine verilen yetki kapsamında verilere ulaşabilir. İspat gücü MADDE 14 – (1) Delil kayıtları, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılır. İşlem ve delil kayıtlarının muhafazası MADDE 15 – (1) İşlem ve delil kayıtları erişilebilir şekilde, güvenliği, gizliliği ve bütünlüğü sağlanarak aşağıda belirtilen süreler kadar arşi vde muhafaza edilir: a) UETS kapsamında görev yapan sistem yöneticileri ve operatörler, tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merciler ile muhataplar tarafından gerçekleştirilen işlem kayıtları on yıl. b) UETS iş süreçlerinin sürekliliğini veya bilgi güvenli ğini tehdit eden ya da öngörülemeyen durumlara ait işlem kayıtları on yıl. c) Muhatabın UETS’ye erişim kayıtları on yıl. ç) Delil kayıtları otuz yıl. (2) İşlem ve delil kayıtlarının silinmesi en az bir defa denetimden geçmiş olması şartına bağlıdır. (3) PTT, talep halinde elektronik tebligata ilişkin işlem ve delil kayıtlarını yetkili mercilere elektronik ortamda sunmakla yükümlüdür. Tebligatın elektronik yolla yapılamaması MADDE 16 – (1) Elektronik yolla tebligatın, zorunlu bir sebeple yapılamaması hâlinde Tebligat Kanununda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Elektronik Tebligat Adresinin Kullan ıma Kapatılması Elektronik tebligat adresinin kullanıma kapatılması MADDE 17 – (1) 5 inci maddenin birinci fıkrası kapsamındakiler için tebligatın elektronik yolla yapılması zorunluluğu ortadan kalktığı takdirde, ilgili kurum, kuruluş veya birlik tarafından bir ay içinde PTT’ye gerekli bildirim yapılır. Elektronik tebligat adresi, bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde PTT tarafından kullanıma kapatılır. (2) 5 inci maddenin ikinci fıkrası kapsamındakiler için oluşturulan elektronik tebligat adresi, ilgilinin talebi üzerine talep tarihinden itibaren bir ay içinde PTT tarafından kullanıma kapatılır. (3) Kısıtlıl ık, ceza infaz kurumuna girme v eya askerlik hizmeti gibi hukuki ve fiili sebeplerle elektronik tebligat hizmetinden yararlanma imkânı ortadan kalkmış muhatabın elektronik tebligat adresi, ilgilisinin bildirimi üzerine PTT tarafından bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde kullanıma kapatılır. (4) Kapatma işlemi ilgili kurum, kuruluş veya birlikler ile PTT’nin sistemi arasında sağlanacak entegrasyon çerçevesinde otomatik olarak da yapılabilir. Kullan ıma kapatma işlemleri   MADDE 18 – (1) Elektronik tebligat adresinin kullanıma kapatıldığı an zaman damgasıyla kayıt altına alınır. Kullanıma kapatılan elektronik tebligat adresine tebligat yapılamaz. Ancak bu adres altı ay süreyle adres sahibinin erişimine açık tutulur. Kapatma işlemi ve elektronik tebligat adresinin altı ay süreyle erişimine açık tutulacağı hususunda, varsa adres sahibinin elektronik posta adresi veya telefon numarasına bilgilendirme mesajı iletilir. (2) PTT, adres kapatmaya ilişkin talepleri, yedi gün yirmi dört saat esasına göre kesintisiz olarak alır. (3) PTT, kullanıma kapatılan elektronik tebligat adresine ilişkin işlem ve delil kayıtlarını, 15 inci maddede öngörülen süreler boyunca güvenli ğini, gizliliğini ve bütünlüğünü sağlayarak muhafaza eder. Kapatma ve kullandırma yasağı MADDE 19 – (1) Elektronik tebligat adresi, kap atmaya ilişkin başvurunun yapıldığı tarihten öncesine etkili olacak şekilde kullanıma kapatılamaz. (2) Kullanıma kapatılan elektronik tebligat adresi, farklı bir kullanıcıya tahsis edilemez. BEŞİNCİ BÖLÜM PTT ve Adres Sahibinin Yükümlülükleri PTT ’nin yükümlülükleri MADDE 20 – (1) PTT’nin elektronik tebligat işlemlerinin yürütülmesindeki yükümlülükleri şunlard ır: a) UETS’yi kurmak, işletmek, sistemin güvenliğini ve sistemde kayıtlı verilerin muhafazasını sağlayacak her türlü tedbiri almak. b) Elektronik tebligata ilişkin Tebligat Kanunu hükümlerine ve bu Yönetmeliğe uygun olarak tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merci tarafından iletilen elektronik tebligatı, UETS vasıtasıyla muhataba ulaştırmak. c) Elektronik tebligat mesajını, bu Yönetmelikte belirlenen çerçevede erişime hazır halde bulundurmak. ç) Elektronik tebligatın, tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merciden UETS tarafından teslim alındığına, muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığına, okunduğuna ve usulen tebliğ edilmiş sayıld ı ğına dair delil kayıtlarını ayr ı ayrı oluşturup her bir kaydı oluşturulduğu andan itibaren derhâl ve en geç yirmi dört saat içinde, tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercie iletmek. d) Muhataba, bu Yönetmelikte belirlenen çerçevede bilgilendirme mesajı iletmek. e) Elektronik tebligat adresine sistemler arası elektronik entegrasyon yoluyla veya mobil ortam üzerinden güvenli bir şekilde erişilebilmesini sağlamak. f) Elektronik tebligata ilişkin ana ve yedek sistemleri, Türkiye Cumhuriyeti mülki sınırları içerisinde bulun durmak. g) Elektronik tebligat sistemindeki imzalama süreçlerinde elektronik sertifika hizmet sağlayıcıları tarafından PTT için oluşturulan elektronik sertifikayı kullanmak. ğ) Delil kayıtlarının gerçek zamanlı olarak doğrulanması hizmetini sunmak. h) Tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merci tarafından elektronik tebligat ücretinin eksiksiz olarak ilgili hesaba yatırıldığını aynı gün UETS'ye işlemek. ı) İşlem ve delil kayıtlarının güvenliğini, gizliliğini ve bütünlüğünü sağlamak ve bunları belirlenen süreler kadar muhafaza etmek. i) Kanunlarda yer alan istisnalar saklı kalmak kaydıyla elektronik tebligat mesajının muhatap haricindeki kişilerce görülmemesi için gerekli tedbirleri almak. j) Elektronik tebligat sistemi hakkında kamuoyunu bilgilendirmek, elektr onik tebligat hizmetini etkileşimli ve kullanıcı dostu bir ortamda kullanıcıya sunmak. (2) PTT, UETS’ye teslim edilen elektronik tebligat mesajını, muhatabın rızası olsa   dahi, tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merciin amacı dışında herhangi bir maksatla kullanamaz ve üçüncü kişilerle payla şamaz. (3) PTT, elektronik tebligata ilişkin verilerin güvenli bir şekilde muhafazasından münhasıran sorumlu olup, mevzuat gereğince muhafazasına ihtiyaç kalmayan verileri imha eder. (4) PTT, elektronik tebligatı muhatab ın erişimine hazır tutar. PTT tarafından muhatap için tanımlanan muhafaza kapasitesinin dolması halinde veriler, usulen tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten başlamak üzere en az altı ay boyunca muhatabın erişimine açık tutulmak kaydıyla eski tarihliden başlan arak silinebilir. (5) PTT, engelli kişilerin elektronik tebligat işlemlerinden yararlanabilmeleri için mümkün olan çalışmaları yapar. Adres sahibinin yükümlülükleri MADDE 21 – (1) Adres sahibinin yükümlülükleri şunlard ır: a) Elektronik tebligat adres başvurusu için gerekli olan bilgi ve belgeleri doğru ve eksiksiz olarak ilgili birime teslim etmek. b) Elektronik tebligat adresi başvurusu sırasında teslim etmiş olduğu bilgi ve belgelerde olan değişiklikleri PTT'ye derhâl bildirmek. c) Kimlik doğrulama amacıyla kendisine verilen bilgileri korumak, üçüncü kişilerle paylaşmamak ve başkasına kullandırmamak. Bilgi, belge gönderme usulü ve zorunluluğu MADDE 22 – (1) PTT, elektronik tebligat sisteminin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli bilgi ve belgeleri, ilgili kamu veya özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişilerden ister. İlgililer, talep edilen bilgi ve belgeleri en geç bir ay içinde PTT’ye göndermek zorundadır. ALTINCI BÖLÜM Sistemin Güvenliği, Adres Rehberi ve Teknik Kriterler Sistemin güvenliği MADDE 23 – (1) PTT, UETS’nin güvenliğini ve bu sistemde kayıtlı verilerin muhafazasını sağlayacak her türlü tedbiri alır. Bunun için güvenli sistem ve cihazlar kullanır; bu sistem ve cihazlar ile bunların bulunduğu bina veya alanın korunmasını sağlar . (2) PTT, bilgi güvenliği, veri tabanı yönetimi, bilgisayar ağları ve veri koruması gibi teknik alanlarda yeteri kadar uzman personel istihdam eder veya ettirir. Bu personel, konusunda yeterli meslekî deneyime sahip ya da ilgili alanlarda eğitim almış olm ak zorundadır. (3) PTT, UETS organizasyon şemasında, istihdam ettiği veya ettirdiği tüm personelin görev tanımını ve dağılımını gösterir. Adres rehberi MADDE 24 – (1) PTT, elektronik tebligat adreslerine ilişkin bilgileri içerir güncel bir adres rehberi ol uşturur ve bu rehberi tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercilerin kullanımına sunar. (2) Elektronik tebligat adres rehberine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlığın uygun görüşü alınmak suretiyle PTT tarafından belirlenir. Teknik kriterler MADDE 25 – (1) Elektronik tebligat sisteminin etkin, verimli ve güvenli bir şekilde yürütülmesi için PTT’nin kullanacağı sistemler ve cihazlar hakkındaki teknik kriterlere ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından belirlenir. YEDİNCİ BÖLÜM Çeşitli ve Son Hükümler PTT’nin diğer hizmetleri   MADDE 26 – (1) PTT, UETS’nin yürütülmesi için zorunlu olan hizmetler yanında bu alanla ilgili güvenilir taraf hizmetleri de sunabilir. Denetim MADDE 27 – (1) Bakanlık, PTT’nin elektronik tebligat hizmetini mevzuata uygun olarak verip vermediğini resen veya şikâyet üzerine her zaman denetleyebilir. Faaliyet raporu MADDE 28 – (1) PTT, her yıl Ocak ayının sonuna kadar bir önceki yıla ilişkin faaliyet raporunu Bakanlığa verir. Rapor aşağıdaki unsurları içerir: a) Oluşturulan elektronik tebligat adreslerinin türü ve sayısı. b) Kullanıma kapatılan elektronik tebligat adreslerinin sayısı ve kullanıma kapatma nedenleri. c) Bakanlık tarafından istenecek diğer hususlar. (2) Faaliyet raporunda yer alması istenen diğer hususlar her yıl en geç Aralık ayı içinde Bakanlık tarafından PTT’ye yazılı olarak bildirilir. Ücretlendirme MADDE 29 – (1) PTT, elektronik tebligat hizmeti karşılığında alacağı bedele ilişkin ücret tarifesini Tebligat Kanunu hükümleri çerçevesinde belirleyerek resmî internet sayfasında yayımlar. Hüküm bulunmayan haller MADDE 30 – (1) Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde niteliğine uygun düştüğü ölçüde 25/1/2012tarihli ve 28184 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uygulanır. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 31 – (1) 19/1/2013 tarihli ve 28533 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır. Geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 19/1/2013 tarihli ve 28533 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliğinin 9 ve 14 üncü maddelerinde düzenlenen saklama yükümlülüğü, bu maddelerde belirtilen süreler doluncaya kadar devam eder. Yürürlük MADDE 32 – (1) Bu Yönetmelik 1/1/2019 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 33 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.

  • 0 DÖNEM SONU İŞLEMLERİ VERGİSEL BOYUTU VE YAPILMASI GEREKENLER

    0.00 of 0 Oy

    Duyuru Numarası…….: 1208-2018 / 954 Tarih………………….. : 12.12.2018 Konu…………………...: DÖNEM SONU İŞLEMLERİ VERGİSEL BOYUTU     DÖNEM SONU İŞLEMLERİ VE UYULMASI GEREKEN BİLGİLER ??????????   KASA HESABI VE ORTAKLAR CARİ HESABI GEÇMİŞ YILLAR ZARARI GEÇİCİ VERGİNİN MAHSUBU BAĞIŞ VE YARDIMLAR KARŞILIKLAR YABANCI PARALAR AMORTİSMANLAR SGK ÖDEMELERİ STOK ENVANTERİ MALİYETLER VE DÖNEM KÂRININ TESPİTİ   I-GİRİŞ Aralık ayının içinde bulunduğumuz şu günlerde işletmeler yıl sonu kârlılık ve satış hedefleri ile bu hedeflerin gerçekleşmelerini karşılaştırmaya başlamış durumdalar. Özellikle kurlarda meydana gelen istikrasız dalgalanmaların ardından hedeflemenin ve öngörünün zor olduğu bir yılı geride bırakmak üzereyiz. Bu bağlamda işletmeler yıl içinde yapmış oldukları ticari faaliyetlerin neticesini yıl sonu finansal tablolarına aktararak dönemi sonlandırmış olurlar ve bu finansal tablo neticelerini de beyannamelerine yansıtarak vergilenecek bir matrah varsa vergilemesini sağlarlar. Bu noktada karşımıza ticari kâr ve mali kâr kavramları çıkmaktadır. Ticari kâr, işletmelerin normal faaliyet sonuçlarına göre ve genel kabul görmüş muhasebe standartları çerçevesinde raporladıkları kârlılıktır. Mali kâr ise, vergi mevzuatından kaynaklanan bir takım kısıtlamalar ve sınırlamalar nedeniyle ticari kâra eklenecek unsurlar ile ticari kârdan indirilecek unsurların dahil edilmesiyle ulaşılan kârdır ve bu aynı zamanda vergi matrahıdır. Dönem sonlarında gerek ticari kardan mali kâra ulaşırken gerekse vergi mevzuatından kaynaklanan uygulamalar nedeniyle vergisel risklerle karşılaşmamak adına işletmelerin dikkat etmeleri gereken hususlar kısa kısa hatırlatılmaya çalışılmıştır.   II-DÖNEM SONUNDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR 1.KASA HESABI VE ORTAKLAR CARİ HESABI Art arda çıkan yapılandırma kanunlarıyla söz konusu hesapların düzeltilmesine imkan verilmiş olmakla birlikte düzeltme yapılmamış olan veya kapsam dışında kalan dönemlerde bu hesaplarda oluşabilecek adat faizi risklerine dikkat edilmelidir. Buradaki vergileme gerekçesi, işletme kaynaklarının kayıt dışı kullanılması, vergi dışı bırakılması, emsaline nazaran düşük bir fiyat veya faizden değerlendirildiği, kullandırıldığı noktasıdır. Dönem sonunda yüksek bakiye veren 100 Kasa Hesabı ve 131 Ortaklardan Alacaklar hesabı için adat hesaplanması gerektiği unutulmamalı ve bu tutar dönem sonunda ilgili ortağa fatura edilmelidir. Kasa adatında dikkat edilecek husus, kasa hesabı bakiyesinin toplamı faiz hesabında dikkate alınmamalı, işletmenin günlük ihtiyacı olan ve normal olarak kabul edilebilecek bir kasa tutarı tespit edilmeli ve bu tutarın üzerinde kalan bakiyeler faiz hesabında dikkat alınmalıdır. Ortaklar cari hesabının vergileme gerekçesi ise işletme kaynaklarının karşılıksız ve uzun süreli olarak ortaklara kullandırıldığı varsayımıdır.   2.GEÇMİŞ YILLAR ZARARI 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun[1] 9. maddesi hükmü uyarınca kurumlar vergisi mükellefleri; – Geçmiş yıllar zararlarını, – Devralınan veya tam bölünme suretiyle bölünen kurumlara ait zararlarını, – Yurt dışı faaliyetlerden doğan zararlarını, kurumlar vergisi matrahının tespitinde beyanname üzerinde indirim konusu yapabilirler. Kurumlar vergisi beyannamesinde, her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek ve 5 yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar kurum kazancından indirilebilecektir. Mükelleflerce bir hesap dönemi içerisinde oluşan zararın, müteakip 5 hesap döneminde oluşacak kârlarla mahsup edilememesi halinde mahsup imkanı ortadan kalkmaktadır. Geçmiş yıl zararı, indirim imkanının doğduğu ilk hesap döneminde kurum kazancından düşülmelidir. Bu hak kullanılmaz ise izleyen dönemlerde indirim hakkı ortadan kalkacaktır. Konu ile ilgili olarak Mali İdare tarafından verilmiş olan özelgelerde de kazanç olmasına rağmen geçmiş yıl zararını mahsup etmeyerek mahsup hakkından vazgeçen mükellefin, söz konusu zararı izleyen yıllarda mahsup olanağının bulunmadığı belirtilmektedir. Ayrıca yine Maliye İdaresi mahsup hakkından vazgeçen mükelleflerin bu haklarını düzeltme beyannamesi vermek suretiyle kullanmalarının mümkün olmadığı görüşündedir. Konu ile ilgili olarak İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir özelge özetle; “… Buna göre, mükelleflerce kurumlar vergisi beyannamelerinde indirim konusu yapabilecekleri geçmiş yıl zararları bulunmasına rağmen ilgili hesap dönemi için kâr beyan ederek geçmiş yıl zararlarının indirim konusu yapılmaması durumunda, bu dönemi izleyen yıllarda indirim konusu yapma hakkı bulunduğu halde kâr beyan edilmesi nedeniyle kullanılmayan geçmiş yıl zararlarının mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca, ilgili dönemde söz konusu kâr beyanı nedeniyle indirim konusu yapılabilecek geçmiş yıl zararları haklarından vazgeçtiklerinin kabul edilerek, kâr beyan edilen dönemin düzeltilmesi de söz konusu olmayacaktır.[2] 3.GEÇİCİ VERGİNİN MAHSUBU Mükellefler 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun[3] Mükerrer 120. Maddesi ile 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 32. Maddeleri düzenlemeleri çerçevesinde gelir ve kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere geçici vergi öderler. Üçer aylık dönemler halinde tahakkuk ettirilerek tahsil edilen geçici vergi, yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilir. Mahsup edilemeyen tutar mükellefin diğer vergi borçlarına mahsup edilir. Bu mahsuplara rağmen kalan geçici vergi tutarı o yılın sonuna kadar yazılı olarak talep edilmesi halinde mükellefe red ve iade edilir. Geçici verginin mahsup edilebilmesi için ödenmesi gerekmektedir. Yıl içinde nakden veya mahsuben ödenmeyen geçici vergiler yıllık beyan üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilemez. II.4.BAĞIŞ VE YARDIMLAR Türk vergi sisteminde beyan edilecek olan matrahtan indirilebilecek bağış ve yardımlarla ilgili düzenlemeler 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 89. Maddesinde “Diğer İndirimler” başlığı altında ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi kanunun 10. Maddesinde yine “Diğer İndirimler” başlığı altında düzenlenmiştir. İndirim konusu yapılabilecek olan bağış ve yardımların indirim konusu yapılabilmesinin temel şartı makbuz karşılığı yapılmış olmasının yanı sıra birtakım kısıtlamalara tabi olması, bağış ve yardımların tamamının indirilmesine izin verilmemesi, kanunda sayılan kurum ve kuruluşlara yapılması gibi düzenlemeler yer almaktadır. Beyannamelerde indirim konusu yapılacak olan bağış ve yardımlarda bu düzenlemeler doğrultusunda hareket edilmeli aksi takdirde vergisel riskler oluşabileceği göz ardı edilmemelidir. 5.KARŞILIKLAR 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun[4] 288. Maddesinde Karşılıklar; “Hasıl olan veya husulü beklenen fakat miktarı katiyetle kestirilemiyen ve teşebbüs için bir borç mahiyetini arz eden belli bazı zararları karşılamak maksadıyle hesaben ayrılan meblağlara karşılık denir. Karşılıklar mukayyet değerleriyle pasifleştirilmek suretiyle değerlenir. Şeklinde hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 323. Maddesinde ise şüpheli alacaklar düzenlenmiş olup; Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar; Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; Şüpheli alacak sayılır. Şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, bir alacağın şüpheli alacaklar olarak kaydedilebilmesi için; bu alacağın ticari ve zirai nitelikte olması gerekmektedir. Alacaklar için şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmalıdır. Mali idare alacağın şüpheli hale geldiği yılda ayrılmayan karşılıklar için sonradan karşılık ayrılamayacağı yönündedir. Konu ile ilgili olarak verilmiş olan bir özelge; “Ancak, bir alacak için alacağın şüpheli hale geldiği dönemden sonraki bir dönemde karşılık ayrılabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, karşılık ayrılması gereken dönemde ayrılmayan karşılığın sonraki dönemlerde ayrılması mümkün bulunmamaktadır.”[5] Şeklindedir. Şüpheli hale gelen alacaklar için teminat olup olmadığı araştırılmalıdır. Teminat varsa karşılığın teminatsız kısım için için olanı gider yazılmalı, teminatlı kısım için karşılık ayrılmışsa bu tutar KKEG olarak dikkate alınması gerektiği hususuna dikkat edilmelidir. 6.YABANCI PARALAR Vergi Usul Kanununa göre değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasiyle ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tesbitidir. Vergi Usul Kanunu 280. Madde hükmüne göre Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tesbit olunur. Bu düzenlemeler doğrultusunda Kasa ve Bankadaki yabancı paralar efektif alış kuru ile, bunların dışındaki cari hesap değerlemeleri ise Merkez Bankası döviz alış kuru ile yapılmalıdır. Kur değerlemesi sırasında lehe oluşan kur farkları gelir   yazılırken, aleyhte oluşan kur farkları ise giderleştirilir. Yabancı paralar cinsinden avanslar da yabancı para cinsinden borç ve alacak gibi değerlenmelidir. Buna ilişkin verilmiş bir özelge; “Buna göre, yabancı para cinsinden alınan veya verilen avanslar yabancı para cinsinden olan borç ve alacak hükmünde olduğundan, dönem sonunda Vergi Usul Kanununun 263 üncü maddesine göre borsa rayici ile yabancı paranın borsada rayici yoksa, Maliye Bakanlığınca tespit edilen kur esas alınmak suretiyle değerlenmesi ve ortaya çıkan kur farkının, gelir veya gider olarak dikkate alınarak dönem kazancıyla ilişkilendirilmesi gerekmektedir.”[6] Şeklindedir. 7.AMORTİSMANLAR 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu‘nun 313. maddesine göre; İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya , aşınmaya veya kıymetten  düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle 269 ‘uncu madde gereğince gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymetlerin, alet, edevat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin değerleme esaslarına göre tespit edilen değerlerinin bu kanun hükümlerin göre yok edilmesi amortismanın konusunu teşkil eder. Sabit bir iktisadi kıymet için amortisman ayırabilmek için, – İktisadi kıymet işletmede bir yıldan fazla kullanılmalı, – Yıpranma, aşınma veya kıymetten düşmeye  maruz bulunmalı, – İktisadi kıymet işletme envanterine dahil olmalı – İktisadi kıymetin değeri belli bir tutarı aşmalıdır Dönem içinde aktife alınan sabit kıymetlerde kıst amortisman uygulamasına dikkat edilmelidir. Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobilleri hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin aktife girdiği hesap dönemi için ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar amortisman ayrılır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye değer, itfa süresinin son yılında tamamen yok edilir. Ayrıca, yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerden kuruluş dönemine ait olanların sabit kıymetle birlikte amortisman yoluyla itfa edilmek üzere yatırım maliyetine eklenmesi gerekmekte; işletme dönemine ait olanların ise, ilgili bulundukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete intikal ettirilmek suretiyle amortismana tabi tutulması, Döviz kredisi kullanılarak yurt dışından sabit kıymet ithal edilmesi sırasında veya sonradan bu kıymetlere ilişkin borç taksitlerinin değerlemesi dolayısıyla ortaya çıkan kur farklarından, sabit kıymetin iktisap edildiği dönem sonuna kadar olanların, maliyete eklenmesi zorunlu bulunmakta; aynı kıymetlerle ilgili söz konusu dönemden sonra ortaya çıkan kur farklarının ise, ait oldukları yıllarda doğrudan gider yazılması ya da maliyete eklenerek amortisman konusu yapılması, gerekmektedir. 8.SGK ÖDEMELERİ Dönem sonunda beyannameler oluşturulurken dikkat edilmesi gereken bir diğer husus SGK prim ödemeleridir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesine göre; hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı, Türkiye’de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla, ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği hüküm altına alınmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu[7]’nun 88’inci maddesi hükmüne göre kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarlarının Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider olarak yazılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu düzenlemeye göre, fiilen ödenen primlerin gider yazılması, ödenmeyenlerin ise KKEG atılması gerekmektedir. 9.STOK ENVANTERİ 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 186’ncı maddesi gereğince, envanter ise; bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı olarak tespit etmektir. Dönem sonunda işletmede mevcut olan stoklar sayılmalı, değerlemeli ve kaydi envanter miktarları ile fiili envanter miktarlarının birbirine eşit olduğu tespit edilmelidir. Bu işlemler olası bir envanter  incelemesinde oluşabilecek riskleri önleyecektir. Değerleme sonucu ortaya çıkan stok sayım noksanlıkları ve fazlalıkları doğrudan gelir gider hesaplarına yansıtılmak yerine sebebi bulunana kadar 197 Sayım Tesellüm Noksanları ve 397 Sayım Tesellüm Fazlaları hesaplarında takip edilmelidir. 10.MALİYETLER VE DÖNEM KÂRININ TESPİTİ Bilindiği üzere “Satılan Malın Maliyeti = Dönem Başı Stok + Dönem İçi Alışlar-Dönem Sonu Stok” formülü ile hesaplanır. Stokları değerlerken ise LIFO FIFO Ortalama Maliyet gibi farklı hesaplama yöntemleri kullanılabilir. Bu hesaplama farkları dönem sonu stokların tutarını ve de Satılan Malın Maliyetini etkileyen bir faktördür. LIFO yönteminin amacı, enflasyonist dönemlerde daha az vergi almak suretiyle işletmelerin öz varlıklarını korumaktır. Enflasyonist dönemlerde işletmeler üretimde kullandıkları direkt ilk madde ve malzemeyi aynı fiyatla satın alamadıklarından bu durum mali yapılarının bozulmasına neden olmaktadır. İşletmeler vergi matrahlarını oluştururken, vergi planlaması yaparken bu değerleme usullerinden hangisinin en uygun yöntem olduğuna karar vererek ona göre stok ve de maliyet hesaplaması yapmalıdırlar.     Saygılarımızla

  • 0 10/10/2018 tarihli ve 30561 sayılı Resmi Gazete’de, KDV Genel Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 21 Seri No’lu Genel Tebliğ

    0.00 of 0 Oy

    10 Ekim 2018 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 30561 TEBLİĞ Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan: KATMA DEĞER VERGİSİ GENEL UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 21) MADDE 1 – 26/4/2014 tarihli ve 28983 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.3.4.3.1.) bölümünün yedinci ve sekizinci paragrafları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Sorumlu sıfatıyla beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen KDV tutarının satıcı tarafından beyan edilmiş ve Hazineye ödenmiş olması halinde sorumlu adına yapılacak tarhiyatta vergi aslı aranmaz. Sorumlu tarafından beyan edilip ödenmesi gerekirken satıcı tarafından beyan edilen ve Hazineye ödenen bu verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar hesaplanan gecikme faizi alıcıdan aranır. Söz konusu vergi satıcı tarafından beyan edilmiş olmakla birlikte, tahakkuk eden verginin ödenmemesi veya ödenecek KDV çıkmaması nedenleriyle Hazineye ödenmeyen vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamlar alıcıdan aranır.” MADDE 2 – Aynı Tebliğin (II/B-15.2.1.) bölümünün ikinci paragrafının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Üniversitelere yapılacak bağışlarda, uygulama imar planı, parselasyon planı veya vaziyet planı olmaması gibi nedenlerle inşaat ruhsatı alınamaması halinde, istisna kapsamında alınacak mal ve hizmet listesinin onayında ruhsat yerine üniversitenin inşaatla ilgili sorumlu biriminin uygun görüşü aranır.” MADDE 3 – Aynı Tebliğin (III/B-3.1.1.) bölümünün sekizinci paragrafı ile (III/B-3.1.2.) bölümünün beşinci paragrafında yer alan “ay içi hesaplamalarda” ibaresi “ay içi hesaplamalarda doğrudan yüklenimler nedeniyle” şeklinde değiştirilmiştir. MADDE 4 – Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 5 – Bu Tebliğ hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.   Duyuru Numarası…….: 1209-2018 / 956 Tarih………………….. : 12.12.2018 Konu…………………...: 10/10/2018 tarihli ve 30561 sayılı Resmi Gazete’de, KDV Genel Uygulama Tebliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair 21 Seri No’lu Genel Tebliğ yayımlanmıştır. Tebliğde yapılan düzenlemeler yer almaktadır. Ve Bunun Üzerine     Tevkifat Uygulamasında Alıcının Vergi ve Ceza Sorumluluğu KDV Genel Uygulama Tebliği’nin (I/C-2.1.3.4.3.1.) bölümünün yedinci ve sekizinci paragraflarında yapılan değişiklikler ile; a) Alıcı tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilmeyen veya eksik beyan edilen KDV tutarının satıcı tarafından beyan edilmiş ve Hazineye ödenmiş olması halinde, sorumlu alıcı adına yapılacak tarhiyatta vergi aslı aranmayacağı, b) Alıcı tarafından beyan edilip ödenmesi gerekirken satıcı tarafından beyan edilen verginin Hazineye geç ödenmiş olması halinde, normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar hesaplanan gecikme faizinin alıcıdan aranacağı, c) Alıcı tarafından beyan edilip ödenmesi gerekirken satıcı tarafından beyan edilmiş olmakla birlikte, tahakkuk eden verginin satıcı tarafından da ödenmemesi veya satıcının Ödenecek KDV’si çıkmaması halinde, Hazineye ödenmeyen vergi ile buna bağlı ceza, faiz ve zamların alıcıdan aranacağı, açıklanmıştır. Üniversitelere Bağışlanacak Tesislerin Yapımına İlişkin İstisna KDV Kanunu’nun 13. maddesinin (k) bendinde düzenlenen istisna uygulamasında, genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köylere bağışta bulunacakların, bağışlayacakları tesise ilişkin uygulama projesi hazırlayıp inşaat ruhsatı alacakları, bağışlanacak tesisin ilgili idare ve kuruluşa ait bir taşınmaz üzerinde inşa edilmesi halinde tesise ilişkin uygulama projesi ve inşaat ruhsatı ilgili idare ve kuruluş tarafından alınacağı, bağışta bulunacakların, uygulama projesi ve inşaat ruhsatına uygun olarak hazırlayacakları istisna kapsamında alınacak mal ve hizmet listesini ilgili idare ve kuruluşun onayına sunacakları KDV Genel Uygulama Tebliği’nin (II/B-15.2.1) bölümünde açıklanmıştı. Tebliğin söz konusu bölümüne eklenen cümle ile üniversitelere yapılacak bağışlarda, uygulama imar planı, parselasyon planı veya vaziyet planı olmaması gibi nedenlerle inşaat ruhsatı alınamaması halinde, istisna kapsamında alınacak mal ve hizmet listesinin onayında ruhsat yerine üniversitenin inşaatla ilgili sorumlu biriminin uygun görüşünün aranacağı belirtilmiştir. İndirimli Orana Tabi İşlemlerden Doğan KDV İadesi Hesaplaması İndirimli orana tabi işlemlerde aylar itibariyle KDV iadesi hesaplamalarına ilişkin açıklamaların yapıldığı KDV Genel Uygulama Tebliği’nin (III/B-3.1.1.) bölümünde, indirimli orana tabi işlemle ilgili hesaplanan vergi ile yüklenilen vergi arasındaki farkın, % 1 oranına tabi işlemler için işlem bedelinin % 17’sini, % 8 oranına tabi işlemler için ise işlem bedelinin % 10’unu aşan kısmın iade hesabına dahil edilmeyeceği, bu şekilde azami iade tutarının belirlenmesinde iade talebinde bulunulan döneme kadar yapılan toplam işlem bedelinin dikkate alınacağı ifade edilmiş, ay içi hesaplamalarda azami iade edilebilir tutarın aşılmasının bu durumu değiştirmeyeceği belirtilmişti. Tebliğ’in bu bölümde geçen “ay içi hesaplamalarda” ibaresi “ay içi hesaplamalarda doğrudan yüklenimler nedeniyle” şeklinde değiştirilerek, söz konusu ifade, ay içi hesaplamalarda doğrudan yüklenimler nedeniyle azami iade edilebilir tutarın aşılmasının bu durumu değiştirmeyeceği şeklinde düzeltilmiştir. Dolayısıyla ay içi hesaplamalarda genel idare giderleri veya amortismana tabi iktisadi kıymetlerden pay verilmiş olması halinde, % 1 oranına tabi işlemler için işlem bedelinin % 17’sini, % 8 oranına tabi işlemler için ise işlem bedelinin % 10’unu aşan kısım, ay içi hesaplamalarda da iade hesabına dahil edilmeyecektir. Doğrudan yüklenimler dolayısı ile aşım olması halinde durum değişmeyecek olup aylık iade talep edilebilecektir. Bu açıklamaya bağlı olarak, tebliğin (III/B-3.1.2.) bölümünün beşinci paragrafında yer alan “ay içi hesaplamalarda” ibaresi de “ay içi hesaplamalarda doğrudan yüklenimler nedeniyle” şeklinde değiştirilmiştir. İşlemin bünyesine doğrudan giren harcamalara ilişkin olarak yüklenilen verginin, azami iade tutarını aşması halinde mükellefin yıllık iadelerde, iade talebini aşan kısmı için münhasıran vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirildiğini hatırlatmak isteriz. Ve Genel olarak yukarıdaki hususların dikkate alınması gerekmektedir. KDV Genel Uygulama Tebliği’nde değişiklik yapan 21 Seri No.lu Tebliğ, yayımı tarihi olan 10 Ekim 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.   Saygılarımızla  

  • 0 Yapılandırma Borçu Olanlar???? 7143 sayılı yeniden yapılandırma kanununa başvurmuş, ancak ödemesini yapamadığı için hakkı kaybolmuş kişilere bir hak daha tanındı.

    0.00 of 0 Oy

      Duyuru Numarası…….: 1206-2018 / 950 Tarih………………….. : 08.12.2018 Konu………………….: Yeniden yapılandırması bozulana bir hak daha verildi ilgili Kişiler ve Tüzel Yapılar İçin Duyuru İçerik : 7143 sayılı yeniden yapılandırma kanununa başvurmuş, ancak ödemesini yapamadığı için hakkı kaybolmuş kişilere bir hak daha tanındı. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan torba yasaya yönelik verilen bir önergeyle 7143 sayılı yeniden yapılandırma kanununa başvurmuş ancak ödemesini yapamadığı için hakkı kaybolmuş kişilere, gecikme faizi ödemek ve 2019 Ocak ayı sonuna kadar ödemek şartıyla bir hak daha tanındı. Ödemeyi yapanların yeniden yapılandırması bozulmayacak. Önerge 7143 sayılı yasanın vergileme yönünden yapılandırma hakkı verilen ancak bozulan düzenlemelerinin büyük kısmında tekrar veriliyor.  İlgili önergeyle getirilen geçici madde ise aşağıdaki gibidir.  "Kanun hükümlerine göre yapılandırma başvurusunda bulunduğu halde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmesi gereken tutarları süresinde ödemeyerek kanun hükümlerini ihlal edenler, ihlale neden olan tutarları, ödemeleri gerektiği tarihten bu maddenin yürürlüğe girdği tarihe kadar (bu tarih dahil) geçen süre için Kanunun 9. maddesinin altıncı fıkrasında belirlenen geç ödeme zammı ile birlikte 2019 Ocak ayı sonuna kadar ödemeleri şartıyla kanun hükümlerinden yararlandırılır"  Ayrıca getirilen düzenleme ile 2018 Aralık ayında ödenmesi gereken taksitlerin ödeme süresi 2019 Ocak ayı sonuna kadar uzatıldı.  Büyük bir kısmına yeniden hak tanındı, davalar-idari işlemler de duracak  Verilen önerge ile 7143 sayılı yasada öngörülen cari yıl vergilerini iki dönem ödeyemeyenlerin yapılandırma hakkının düşmesine yönelik düzenlemede de hak tanındı ve Ocak 2019 sonuna kadar bu borçlarını ödemeleri koşuluyla yapılandırmada kalmaları sağlandı. Bu kapsamdaki hakkın kullanılabilmesi için "çok zor durumda olduklarının" kabul edilmesi şartı koşuldu. Yine 7143 sayılı kanunun pişmanlık hükümlerinden yararlanıp ancak borcunu ödeyemeyenler, matrah artırımı İmkanın dan yararlananlar, borçlarını ödemek koşuluyla bu kanun haklarından yararlanmış sayılacaklar. Borçlarını ödemeleri koşuluyla idari ve adli takip ya da dava aşamasına gelmiş bütün hukuki-idari işlemler durdurulacak. Borçlar ödenmezse işlemler tekrar başlatılacak.   Saygılarımızla. İlke Yeminli Mali Müşavirlik & Bağımsız Denetim

  • 0 Sermayenin Tamamlanması Amacıyla Şirkete Yapılan Ödemenin TMS Kapsamında Finansal Tablolarda Sunumuna İlişkin Açıklama

    0.00 of 0 Oy

    Duyuru Numarası…….: 1207-2018 / 951 Tarih………………...….. : 08.12.2018   T.C.  KAMU GÖZETİMİ MUHASEBE VE DENETİM STANDARTLARI KURUMU   Konu : Sermayenin Tamamlanması Amacıyla Şirkete Yapılan Ödemenin TMS Kapsamında Finansal Tablolarda Sunumuna İlişkin Açıklama   Bilindiği üzere; Ticaret Bakanlığı tarafından 15/09/2018 tarihli ve 30536 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’de (Tebliğ) sermayenin veya yedek akçeler toplamının en az yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde alınabilecek tedbirlerden ya da iyileştirici önlemlerden biri olan sermayenin tamamlanması seçeneğinde ortaklar tarafından yapılan ödemenin, özkaynaklar içinde sermaye tamamlama fonu hesabında toplanacağı ve takip edileceği belirtilmektedir. Bu kapsamda; finansal tablolarını Türkiye Muhasebe Standartları’na (TMS) göre düzenleyen şirketlerin finansal tablolar aracılığıyla ilgililere sunduğu bilgilerin karşılaştırılabilirliğini arttırmak ve finansal tabloların yeknesak olmasını sağlamak üzere, 07/12/2018 tarih ve 01/246 sayılı Kurul Kararı ile sermayenin tamamlanması amacıyla ortaklar tarafından yapılan ödemenin TMS hükümleri çerçevesinde finansal tablolarda nasıl sunulacağına yönelik bir duyurunun yapılması kararlaştırılmıştır. Mevzuat Hükümleri 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Kanunun “Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu”nu düzenleyen 376’ncı maddesinin birinci fıkrası; “son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar” hükmünü; ikinci fıkrası ise “son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer” hükmünü amirdir. Ticaret Bakanlığı tarafından mezkûr maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleyen Tebliğ’de sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı durumlarda, derhal toplantıya çağrılan genel kurulun sermayeyle yetinilmesine, sermayenin tamamlanmasına ya da sermayenin artırılmasına karar vermesi gerektiği aksi halde şirketin kendiliğinden sona ereceği ifade edilmiş, ayrıca sermaye ile yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kaldığı hallerde de sermayenin tamamlanması yoluyla iyileştirici önlemler alınabileceği belirtilmiştir. Söz konusu Tebliğ’in 9 uncu maddesinde sermayenin tamamlanması, bilânço açıklarının ortakların tamamı veya bazı ortaklar tarafından kapatılması olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, sermayenin tamamlanmasına karar verilmesi halinde her ortağın zarar sebebiyle karşılıksız   kalan tutarı kapatacak miktarda parayı vermekle yükümlü olduğu, her ortağın payı oranında sermaye tamamlamaya katılabileceği, ortağın sermayenin tamamlanması için verdiği parayı geri alamayacağı ve bu yükümlülüğün sermaye konulması veya borç verilmesi niteliğinde olmayıp karşılıksız olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, Tebliğ’de sermayenin tamamlanmasına yönelik yapılan ödemelerin, gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak nitelendirilemeyeceği belirtilmiştir. Diğer taraftan, söz konusu Tebliğ’in 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrası “Bilanço zararlarının kapatılması için getirilen yükümlülükler uyarınca yapılan ödemeler öz kaynaklar içerisinde sermaye tamamlama fonu hesabında toplanır ve takip edilir.” hükmünü amir olup, ortaklar tarafından sermayenin tamamlanması kapsamında yapılan ödemenin özkaynaklar altında gösterimine ilişkin düzenlemenin Türkiye Muhasebe Standartları’na (TMS) göre sunumuna ilişkin aşağıdaki şekilde değerlendirme yapılmıştır. Ortakların Sermayenin Tamamlanması Amacıyla Şirkete Yaptığı Ödemenin TMS’ye Göre Finansal Tablolarda Sunumu TMS 32 Finansal Araçlar: Sunum ihraççı açısından bir finansal aracın finansal varlık, finansal yükümlülük veya özkaynak aracı olarak sınıflandırılmasında uygulanacak esasları belirlemekte ve bir finansal aracın finansal yükümlülük mü yoksa özkaynak aracı olarak mı sunulması gerektiğine yönelik düzenlemeler yapmaktadır. Bu kapsamda, Standardın 16’ncı paragrafında bir finansal aracın hangi durumlarda özkaynak aracı olarak muhasebeleştirileceğine ilişkin ana hüküm yer almaktadır. TMS 32’nin 16’ncı paragrafında bir finansal aracın sadece aşağıdaki her iki koşulu da sağladığı durumlarda özkaynak aracı olarak muhasebeleştirileceği belirtilmektedir: Finansal araç    aşağıdakileri    öngören    sözleşmeye     dayalı    bir    yükümlülük içermemektedir: Başka bir işletmeye nakit ya da başka bir finansal varlık verilmesi veya Finansal varlık veya yükümlülüklerin, işletmenin aleyhine olabilecek şartlarda, başka bir işletme ile takas Finansal aracın ödenmesi işletmenin kendi özkaynak aracıyla yapılacak veya yapılabilecek olması durumunda, Finansal aracın türev ürün niteliğinde olmayan bir finansal araç olması ve finansal aracın ihraççıya kendi özkaynağına dayalı finansal aracından değişken sayıda vermesini öngören bir sözleşmeye dayalı yükümlülük doğurmaması. Finansal aracın türev ürün olması ve bu finansal aracın sadece işletmenin sabit sayıda kendi özkaynak aracı karşılığında önceden belirlenmiş sabit bir tutarda nakit ya da başka bir finansal varlığın takas edilmesi suretiyle ödenecek olması. Büyük ve Orta Ölçekli İşletmeler İçin Finansal Raporlama Standardı’nın (BOBİ FRS) Finansal Araçlar ve Özkaynaklar başlıklı 9’uncu bölümünde, finansal varlık ve yükümlük tanımı Türkiye Finansal Raporlama Standartları’nda (TFRS) olduğu gibi yapılmakta, ayrıca   finansal araçları sınıflandırılırken gerektiğinde TMS 32 hükümlerinin dikkate alınacağı belirtilmektedir. Bu kapsamda, sermayenin tamamlanması amacıyla ortaklar tarafından yapılan ödemenin geri alınamayacağı ve karşılıksız olduğu ilgili Tebliğ’de açıkça belirtildiğinden, sermayenin tamamlanması karşılığında şirketin ortaklarına herhangi bir geri ödeme yapmasını gerektiren bir yükümlülük ortaya çıkmamaktadır. Ayrıca, sermayenin tamamlanması kapsamında yapılan ödemeler Tebliğ uyarınca gelecekte yapılacak sermaye artırımına mahsuben bir avans olarak da nitelendirilemeyeceğinden, yapılan ödeme karşılığında şirket, ortaklarına kendi özkaynak araçlarını veremeyecektir. Diğer taraftan; 2018 yılında yayımlanan Finansal Raporlamaya İlişkin Kavramsal Çerçeve’de (Kavramsal Çerçeve) yükümlülük, işletmenin geçmişteki olayların bir sonucu olarak bir ekonomik kaynağı devretme konusundaki mevcut mükellefiyeti olarak tanımlanmıştır. Ayrıca Kavramsal Çerçeve’de gelir, özkaynak üzerindeki talep hakkı  sahiplerinin yaptığı katkılar haricinde, özkaynakta artışlara yol açan varlıklardaki artışlar veya yükümlülüklerdeki azalışlar şeklinde ifade edilmiştir. Bu itibarla; işletmenin ortakları tarafından yapılan katkıların gelir yaratmayacağı ve yükümlülük doğurmayacağı değerlendirmesi Kavramsal Çerçeve’ye göre de yapılabilmektedir. Tüm bu bilgiler çerçevesinde, sermayenin tamamlanması amacıyla ortaklar tarafından yapılan ödemenin, Tebliğ’de belirtildiği gibi, gerek TFRS gerekse BOBİ FRS açısından  doğrudan özkaynak kalemi olarak nitelendirilebileceği ve niteliği itibarıyla sermaye kaleminden  farklılık  gösterdiğinden,  finansal  durum  tablosunda  ayrı  bir  kalem olarak  sunulmasında herhangi bir sakınca bulunmadığı değerlendirilmektedir.     SAYGILARIMIZLA  

  • 0 2019 Yılı Başında 5 ila 9 Arası Sigortalı İşçi Çalıştıran İşyerleri Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ve Şartları Nelerdir.

    0.00 of 0 Oy

    2019 Yılı Başında 5 ila 9 Arası Sigortalı İşçi Çalıştıran İşyerleri Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ve Şartları Nelerdir. Sirkü Numara          : 1205-2018 / 949 Tarih                         : 05.12.2018   Bilindiği gibi Bireysel Emeklilik Sistemi (Bireysel Emeklilik Sistemi ) 01.01.2017 tarihinden itibaren uygulanmak üzere işyerinde çalışan sayısına göre kademeli olarak yürürlüğe girmişti.   Kapsam   6740 sayılı Kanunla 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunda yapılan düzenlemeyle, çalışanların otomatik olarak bir emeklilik planına dâhil edilmesi zorunluluğu getirilmiş ve buna ilişkin çıkarılan yönetmeliğe göre Bakanlar Kurulu kararı ile 01.01.2017 tarihinden itibaren yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kanun ve çıkarılan yeni yönetmelik hükümlerine göre, özel ve kamu sektöründe çalışanlardan Türk vatandaşı olan ve 45 yaşını doldurmamış tüm çalışanların Bireysel Emeklilik Sistemi'ne işçi sayısına göre kademeli olarak dahil edilmeleri zorunlu bulunmaktadır.   Buna göre:   A- 2017 Yılında Bireysel Emeklilik Sistemi Kapsamına Girmiş Olan İşyerleri   a) Çalışan sayısı 1000 ve üzerinde olan işyerlerinde; 01.01.2017 tarihinden itibaren, b) Çalışan sayısı 250 ve üzerinde olan işyerlerinde: 01.04.2017 tarihinden itibaren, c) Çalışan sayısı 100 ve üzerinde olan işyerlerinde; 01.07.2017 tarihinden itibaren, d) Çalışan sayısı 50 ve üzerinde olan işyerlerinde ; 01.01.2018 tarihinden itibaren, e) Çalışan sayısı 10 ve üzerinde olan işyerlerinde; 01.07.2018 tarihinden itibaren    Bireysel Emeklilik Sistemi zorunlu olarak halen uygulanmaktadır.        B- 2019 Yılımla Bireysel Emeklilik Sistemi Kapsamına Girecek Olan İşyerleri   01.2019 tarihinden itibaren 5 ila 9 isçinin çalışacağı/çalıştığı işyerlerinde Bireysel Emeklilik Sistemi (Bireysel Emeklilik Sistemi ) zorunlu olarak uygulanacaktır.    Birden Fazla İşyeri Olan İşverenin Çalışan Sayısının Belirlenmesi   Birden fazla işyeri olan İşverenin çalışan sayısının belirlenmesinde, bütün işyerlerinde çalışanların toplamı göz önünde bulundurulacaktır. İşyerlerinin başka illerde olması bu durumu değiştirmeyecektir.    Bireysel Emeklilik Sistemi Kapsamına Zorunlu Olarak Dahil Olanlar   Türk vatandaşı olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre muhasebe web com(SSK ve Emekli Sandığına tabi) çalışanlardan:   a- İşverenin Yönetmelik kapsamına alınma tarihi itibariyle çalışmakta olan 45 yaşını doldurmamış kişileri, b- İşverenin kapsama alınmasından sonra bu işverene bağlı olarak işe başlayan ve işe başlama tarihinde   45 yaşını doldurmamış kişileri ve bu çalışanları istihdam eden işverenleri kapsar.   Ancak, 5510 sayılı Kanununun 5. maddesinin (g) bendi kapsamında yer alan ve ülkemiz ile sosyal güvenlik Sözleşmesi olmayan ülkelere götürülen Türk işçileri, otomatik katılım kapsamında bulunmamaktadır.     Çalışanın Katkı Payının Hesaplanması ve Emeklilik Şirketine Aktarılması   Yönetmelik kapsamında çalışanların ücretinden işveren tarafından prime esas kazancın %3’ü oranında çalışan katkı payı hesaplanır. Hesaplanan tutarın virgülden sonraki kısmı hesaplamada dikkate alınmaz.    Çalışan İşçinin Bu sistemden (BES) Cayma veya Ara Verme Hakkı   Yapılan bu düzenleme çerçevesinde, kapsama giren işverenler, bir emeklilik şirketiyle anlaşıp 45 yaşın altındaki tüm çalışanlarını bir emeklilik planına dâhil etmekle yükümlüdür. Ancak işçi, işveren tarafından emeklilik planına dâhil edildiğine ilişkin bildirim yapıldığı tarihten itibaren iki ay içerisinde emeklilik sistemine dâhil olmamayı seçebilir. İşçi “CAYMA” hakkını kullanması durumunda, o tarihe kadar fona ödenen katkı payları, varsa hesabında bulunan yatırım gelirleri ile birlikte, on iş günü içinde işçiye iade edilecektir. Ayrıca, cayma hakkını kullanmayan işçi, bazı durumlarda katkı payı ödemesine ara verilmesini talep edebilecektir.   Ayrıca, cayma hakkını kullanmayan işçi, bazı durumlarda katkı payı ödemesine ara verilmesini talep edebilir. Bu talep, talep tarihinden itibaren azami 3 aylık süre için yapılabilir. Bu sürenin bitiminden önce veya bitimini müteakip tekrar ara verme talebinde bulunması mümkündür. İşçinin ara verme talebini iletmesi üzerine işçiye ödenen ücretten katkı payı kesintisi yapılmaz.    Bireysel Emeklilik Sisteminde Emeklilik Şartları ve Devlet Katkısı   İşverenleri tarafından bu kapsamda otomatik olarak bireysel emeklilik sistemine dâhil edilen çalışanların emekli olmaya hak kazanmaları için sisteme giriş tarihinden itibaren en az on yıl sistemde bulunmak koşuluyla 56 yaşını tamamlamaları gerekiyor.   Devlet Katkısı Hak ediş Oranları:   - İlk 3 yıldan önce sistemden ayrılanlara % 0, - 3-6 yıl sistemde kalanlara % 15, - 6-10 yıl sistemde kalanlara %  35, - 10 yılını emeklilik öncesi dolduranlara % 60, - Sistemde en az 10 yıl bulunan ve 56 yaşını tamamlayanlar için % 100 olacaktır.   Çalışanlar tarafından ödenen katkı paylarına mevcut bireysel emeklilik sistemi ile aynı koşullara tabi olarak % 25 oranında Devlet katkısı teşviki verilecektir. Cayma süresi sonrasında sistemde devam etmeye karar veren çalışanlara 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununa göre 1.000 TL tutarında Devlet katkısı sağlanacaktır. Ayrıca, emeklilik halinde hesabındaki birikimi en az 10 yıl süreli yıllık gelir sigortası sözleşmesi kapsamında kalmayı tercih eden çalışana birikiminin % 5’i oranında ek Devlet katkısı teşviki verilecektir.    BES ile ilgili İşverenlerin Yükümlülüğü ve Sorumlulukları   1-  İşverenler öncelikle, otomatik katılım için emeklilik planı düzenleme konusunda Hazine Müsteşarlığı tarafından yetkilendirilmiş, aşağıda vazıh bulunan en az bir emeklilik sirkeli ile emeklilik sözleşmesi imzalamak zorundadır. Duna göre, işverenlerin merkez ve/veya taşra birimleri adına emeklilik sözleşmesi imzalanmasına ilişkin olarak yetkili yöneticilerini belirlemesi de gerekmektedir.   2-  Çalışan tarafından sisteme ödenecek katkı paylarının çalışanın ücretinden kesilerek emeklilik şirketine aktarılması.   İşveren katkı payını zamanında emeklilik şirketine aktarmaz veya geç aktarırsa, çalışanın birikiminde oluşabilecek parasal kaybı telafi etmek zorundadır.   3-  Söz konusu bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi işverenin sorumluluğunda olup, yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenlere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından her bir ihlal için 100 TL idari para cezası uygulanacaktır.   Birden Fazla İşyeri Olan İşverenin Çalışan Sayısının Belirlenmesi Birden fazla işyeri olan İşverenin çalışan sayısının belirlenmesinde, bütün işyerlerinde çalışanların toplamı göz önünde bulundurulacaktır. İşyerlerinin başka illerde olması bu durumu değiştirmeyecektir. İşyerlerinin başka illerde olması bu durumu değiştirmeyecektir.       İşçinin İşyerinin Değişmesi Halinde Yapılacak Uygulama Çalıştığı işyerinde emeklilik sözleşmesi bulunan işçinin işyerinin değişmesi halinde, yeni işyerinde bir emeklilik planı varsa, işçinin birikimi ve sistemde kazandığı esas süre yeni işyerindeki emeklilik sözleşmesine aktarılacaktır. Yeni işyerinde emeklilik sistemi bulunmaması halinde, işçi talep ederse katkı payı ödemeye devam edecektir.     Tedrici katılım tarihinden sonra çalışan sayısının değişmesi Sisteme bir defa dahil olmuş bir işverenin çalışan sayısının ileri bir tarihte düşmesi, işverenin sistemde bulunma durumunu etkilemez ve işveren sistemde kalmaya devam eder. Bir tedrici katılım tarihinde belirtilen sayıda çalışanı bulunmayan ancak söz konusu tedrici katılım tarihinde gerekli çalışan sayısına ileri bir tarihte ulaşan bir işyeri, sisteme dahil olmak için müteakip takvim yılı başını bekler. İşyerlerinin çalışan sayısına göre kapsama alınması sadece tedrici katılım tarihinde aranan çalışan sayısına sahip olması halinde mümkündür.   Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından yetkilendirilmiş Emeklilik Şirketlerin Unvanları aşağıya çıkarılmıştır.   1-  Aegon Emeklillik ve Hayat A.Ş. 2-  Allianz Hayat ve Emeklilik A.Ş. 3-  Allianz Yaşam ve Emeklilik A.Ş. 4-  Anadolu Hayat ve Emeklilik A.Ş. 5-  Asya Emeklilik ve Hayat Ş. 6-  Avivasa Emeklilik ve Hayal Ş. 7-  Axa Hayat ve Emeklilik A.Ş. 8-  BNP Paribas Cardif Emeklilik A.Ş. 9-  Cigna Finans Emeklilik ve Hayat Ş. 10-  Fiba Emeklilik ve Hayat A.Ş. 11-  Garanti Emeklilik ve Hayat Ş. 12-  Groupama Emeklilik A.Ş. 13-  Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş. 14-  NN Hayat ve Emeklilik A.Ş. 15-  Katılım Emeklilik ve Hayat A.Ş 16-  Metlife Emeklilik ve Hayat A.Ş 17-  Vakıf Emeklilik Ş. 18-  Ziraat Hayat ve Emeklilik A.Ş.   Güncel Liste için tıklayınız.   Saygılarımızla.

  • 0 2019 Yılında E-Fatura, E-Arşiv Fatura ve E-Defter Uygulamalarına Zorunlu Olarak Dahil Olması Gereken Mükellefler İçin Duyuru

    0.00 of 0 Oy

    2019 Yılında E-Fatura, E-Arşiv Fatura ve E-Defter Uygulamalarına Zorunlu Olarak Dahil Olması Gereken Mükellefler İçin Duyuru   Sirkü Numara          : 1204-2018 / 948 Tarih                         : 04.12.2018   6.2015 tarih ve 29392 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren ve e-Fatura ve e-Defter uygulamaları çerçevesinde zorunluluk getirilen mükelleflerin kapsamını belirleyen 454 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nden anlaşılacağı üzere Aşağıda tarafınıza sunulmuştur.   a) 2017 hesap dönemi brüt satış hasılatı 10 Milyon TL ve üzeri olan mükelleflere:   İlgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından itibaren (normal hesap dönemine tabi olanlar için bu tarih 1/1/2019’dur),   b) 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (I) sayılı listedeki malların imali, ithali, teslimi vb. faaliyetleri nedeniyle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)’ndan lisans alan mükelleflere (Bayilik lisansı olanlar, münhasıran bu lisansa sahip olmaları nedeniyle bu bent kapsamında değerlendirilmeyecektir.)   Lisans aldıkları tarihi izleyen hesap döneminin başından itibaren (lisans alma tarihi ile izleyen hesap dönemi arasındaki sürenin üç aydan kısa olması halinde isteyen mükellefler açısından bir sonraki hesap döneminin başından itibaren)   c) 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki malları imal, inşa ve ithal eden mükelleflere,   Mükellefiyet tesis ettirdikleri tarihi izleyen hesap döneminin başından itibaren (mükellefiyet tesis tarihi ile izleyen hesap dönemi arasındaki sürenin üç aydan kısa olması halinde isteyen mükellefler bir sonraki hesap döneminin başından itibaren),   e-Fatura ve e-Defter uygulamalarına geçme zorunluluğu getirilmiştir.  Öte yandan, 24.12.2015 tarih ve 29572 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren ve İnternet Satışı Nedeniyle e-Arşiv Uygulamasına Geçiş Zorunluluğu Getirilen mükelleflerin kapsamını belirleyen 464 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nden anlaşılacağı üzere;  İnternet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan ve 2017 hesap dönemi brüt satış hasılatı 5 Milyon TL ve üzerinde olan mükelleflere 01.01.2019 tarihi itibariyle e e-Arşiv Uygulamasına geçme zorunluluğu getirilmiştir.  Bu kapsamda, belirtilen özellikleri haiz mükelleflerimizin vergisel uygulamalar bakımından hukuki bir sorun yaşamaması ve cezai işlemlere maruz kalmaması adına 31.12.2018 tarihine kadar (bu tarih dahil) e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-Defter uygulamalarına ilişkin gerekli başvurularını ve hazırlıklarını aşağıdaki adresler üzerinden elektronik ortamda yapmaları gerekmektedir.   MALİ MÜHÜR BAŞVURUSU İÇİN: https://mportal.kamusm.gov.tr/bp/edf.go E-FATURA BAŞVURUSU İÇİN: https://portal.efatura.gov.tr/efaturabasvuru/ E-DEFTER BAŞVURUSU İÇİN: https://uyg.edefter.gov.tr/edefterbasvuru/   Temin işlemlerinin alabileceği süreler de göz önünde bulundurularak elektronik imza araçlarının, e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-Defter uygulamalarına son başvuru tarihi olan 31.12.2018 tarihinden önce temin edilmesi, söz konusu uygulamalara mükelleflerimizin süresinde başvuru yapılması bakımından önem arz etmektedir.  Mükelleflerimizin  elektronik imza araçlarının başvurusu sırasında, mükellefiyetlerine ilişkin vermiş oldukları ve ilgili sertifika makamları tarafından da MERSİS ve MERNİS kayıtları çerçevesinde kontrol edilip kendilerine ilgili başvuru uyarı ekranlarında gösterilen bilgilerini; mali mühür veya nitelikli elektronik sertifikaların hatasız, doğru şekilde üretimi ve zaman kaybına yol açmaması bakımından dikkatle kontrol etmeleri gerekmektedir.  Saygılarımızla.

  • 0 Serbest Bölgelerdeki vergisel uygulamalarla ilgili olarak, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununu ve uygulamaları

    0.00 of 0 Oy

    Serbest Bölgelerdeki vergisel uygulamalarla ilgili olarak, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununu ve uygulamaları   Buna göre, Serbest Bölgeler Kanunun 6 ncı maddesinde Muafiyet ve Teşvikler düzenlenmiş olup;   “ Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında sayılır.   Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.     Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.   İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulu'nca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabilir. “ hükmüne yer verilmiştir.   Ayrıca 5084 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3 üncü Maddesinde ise;   Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;    a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.    b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır.    c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.    Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur. ’’ hükmü yer almaktadır.   A - Serbest Bölgelerde Yapılabilecek Faaliyet gösterilen Alanlar   -Üretim,                            -Bakım-onarım,  -Depo işletmeciliği,              -Sigortacılık, -Bankacılık,                         -Alım-satım,  -İşyeri kiralama,                  -Kıyı bankacılığı,  -Montaj-Demontaj,              -Finansal kiralama     B- Serbest Bölgelerde Vergi Usul Kanunu Uygulamaları   Genel Hükümler 3218 sayılı  Serbest Bölgeler Kanununun  6 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, serbest bölgelerde vergi kanunlarının uygulanmamasına yönelik hüküm yürürlükten kaldırılmış olduğundan, serbest bölgelerde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin genel esaslar çerçevesinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mükellefiyet tesis ettirmeleri gerekmekte olup,  kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, Vergi Usul Kanununu hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığını yetkilidir. Vergi Usul Kanunu’nun 168. maddesine göre yeni işe başlayanların işe başlama tarihinden itibaren 10 gün içerisinde işe başlama bildiriminde bulunması gerekmektedir. Bu nedenle 5084 sayılı yasa ile yapılan değişiklik (06.02.2004) sonrasında serbest bölgede faaliyet gösterenlerin bu bildirimde bulunması gerekir.   Serbest Bölgelerde faaliyette bulunanların defter tutma zorunluluğu ile ilgili olarak ise, 2005 hesap döneminden itibaren serbest bölgelerde ticari faaliyette bulunan bütün gerçek ve tüzel kişiler herhangi bir hadde bağlı kalınmaksızın, Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olarak bilanço esasına göre defter tutacaklardır. ( 345 Seri No.lu VUK Genel Tebliği ) Diğer taraftan; tam mükellefiyete tabi gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler dahil) serbest bölgede faaliyette bulunan şubeleri ile serbest bölgede faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişilerin serbest bölge dışında ancak Türkiye sınırları içerisinde faaliyette bulunan şubeleri hariç olmak üzere, serbest bölgede faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişilerden isteyenler, defter kayıtlarını Türk para birimi dışında (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca, kuru günlük olarak belirlenen) herhangi bir yabancı para birimi ile de yapabilmeleri mümkün bulunmaktadır. ( 348 Seri No.lu VUK Genel Tebliği ) Buna göre serbest bölgede faaliyet gösteren söz konusu mükellefler, Türk para birimiyle veya başka bir yabancı para birimiyle yapılan işlemlerini, işlemin gerçekleştiği günün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruyla ilgili para birimine çevirecekler, iktisadi işletmeye dahil kıymetlerin değerleri ile vergi matrahlarını kayıt yapılan para birimine göre tespit edecekler, ancak beyannamelerini (verilmesi gereken ayın ilk gününün kuruyla) Türk parasına çevirerek vereceklerdir. ( 348 Seri No.lu VUK Genel Tebliği ) Vergi Usul Kanununun  174’ncü maddesinde ise, defterlerin hesap dönemi itibariyle tutulacağı, kayıtların her hesap dönemi sonunda kapatılacağı ve ertesi dönem başından itibaren yeniden açılacağı, hesap döneminin normal olarak takvim yılı olduğu, ancak takvim yılı dönemi faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmayanlar için bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığının 12 şer aylık özel hesap dönemleri belirleyeceği hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla,  Kurumlar Vergisi Kanunu ile beyannamenin verilme zamanı hüküm altına alınırken,  anılan  Kanunun gerek  28 gerekse 30 uncu maddesi ile Vergi Usul Kanununun “özel hesap dönemini” düzenleyen  174’ncü maddesindeki hükümlere göre hesap döneminin kapandığı ayın farklılık arz edeceği hususu dikkate alınarak, madde metninde beyanname verme zamanı ay adı belirtilmek suretiyle hüküm altına alınmamıştır.  Aynı durum,  geçici vergi beyannameleri içinde geçerli olup geçici vergi beyannamelerinin verilme zamanı da her ne kadar ay olarak kanun maddesinde belirtilmemişse de; örneğin hesap dönemi takvim  yılı olanlarda 1. geçici vergi dönemine ait  (01-03/2005) beyanname takip eden ikinci ayın 10’na kadar verileceğinden bu döneme ait beyannamenin  10 Mayıs tarihine kadar verileceği açıktır.   Müşterek Genel Giderler ve Amortismanların Dağıtımı   Merkezi veya şubesi serbest bölgelerde bulunan mükelleflerin, hem serbest bölgedeki faaliyetleri hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerine ilişkin müşterek genel giderler, merkezde ve şubede oluşan maliyetlerin toplam maliyetler içindeki oranı dikkate alınarak dağıtılacaktır. Maliyetlerin hesabında, merkezde ve şubede oluşan satılan malın maliyeti ile faaliyet giderlerinin toplamı dikkate alınacaktır.   Aynı şekilde hem serbest bölgelerde hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin amortismanları, esas itibariyle her bir işte kullanıldıkları gün sayısı dikkate alınarak dağıtılması gerekmektedir. Hangi işlerde ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanlar müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacaktır.   C- Serbest Bölgelerde Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulamaları   1- Geçiş Döneminde Gelir ve Kurumlar Vergisi istisnası: Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, 06.02.2004  tarihine kadar (bu tarih dahil) serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla elde ettikleri kazançlar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Faaliyet ruhsatı almak üzere ilgili mercilere başvurmuş olmakla birlikte, 06.02.2004 tarihine kadar henüz faaliyet ruhsatı alamamış mükelleflerin bu istisna hükümlerinden faydalanabilmeleri mümkün değildir. İstisna, sadece faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkindir. Dolayısıyla, serbest bölgelerde şubesi bulunan mükellefler ile işyeri, kanuni yada iş merkezi serbest bölgelerde olan mükelleflerin, bölgeler dışında yürüttükleri faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar istisna kapsamında değildir. Diğer taraftan, sözü edilen istisna serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkin olduğundan, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirlere teşmil edilebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilecektir.     1. İstisna Kazanç Tutarı  Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan istisna, bir kazanç istisnasıdır. Dolayısıyla, mükelleflerin serbest bölgelerdeki faaliyetlerinden elde ettikleri hasılattan bu faaliyetlere ilişkin olarak yapılan giderlerin düşülmesi sonucu bulunacak kazanç, gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisna kazancın doğru bir şekilde tespitinin yapılabilmesi açısından, istisna kapsamında olan faaliyetler ile diğer faaliyetlere ilişkin hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi gerekmektedir. Serbest bölgelerde yürütülen ve istisna kapsamına giren faaliyetlerin zararla sonuçlanması halinde; bu zararların, diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirilmesi mümkün bulunmadığı gibi ertesi yıla devredilmesi de mümkün değildir.   2.İstisna Uygulamasında Süre Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan kazanç istisnası, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olduğundan, istisna uygulamasında süre mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin son günü (son gün dahil) bitecektir. 2- Ücretlerde Gelir Vergisi istisnası Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüne göre, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin serbest bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler, 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Örneğin, halen serbest bölgede faaliyet gösteren bir mükellefin kapasitesini genişletmesi dolayısıyla, serbest bölgede daha fazla personel çalıştırmaya başlaması halinde, bu personele ödenecek ücretler istisnadan yararlanacaktır. Serbest bölgede çalışan personelin çeşitli nedenlerle serbest bölge dışındaki iş yerinde çalıştırılmaya başlaması halinde, serbest bölge dışında çalışıldığı sürece ödenen ücretler istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir. İstisna, 06.02.2004 tarihi itibarıyla faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin bölgede istihdam ettikleri personele ödenecek ücretlere uygulanacağından, 07.02.2004 tarihinden itibaren ruhsat alan mükelleflerin çalıştırdıkları personele ilişkin ücretlerin istisnadan faydalanması mümkün değildir. Bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin 06.02.2004 tarihine kadar alınmış faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre; - 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin bitiş tarihine kadar, - 31.12.2008 tarihinden daha sonraki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna 31.12.2008 tarihine kadar, uygulanacaktır.   3- İmalat Faaliyetlerine Uygulanacak İstisna Serbest bölgelerde imalat faaliyetinde bulunan mükelleflerin bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnadan, bölgede yeni faaliyete geçen mükellefler ile faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin dolmasıyla normal vergileme rejimine tabi olacak mükellefler yararlanacaktır. Ancak; - Üretim dışı faaliyetlerden, - Serbest bölge dışında üretilen malların satışından, - Faaliyet ruhsatında belirtilen alan dışında üretilen malların satışından, - Serbest bölgede veya serbest bölge dışında fason olarak imal ettirilen ürünlerin satışından, elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir. İstisna uygulamasında, imal edilen ürünün yurt dışına ya da yurt içine satılmasının bir önemi bulunmamaktadır. Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançların gelir veya kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için; - Bölgelerde "imalat" faaliyetinde bulunmak üzere almış oldukları ruhsatın bir örneğini, - Sanayi sicil belgesi ve kapasite raporunun bir örneğini, - imalat faaliyetinde kullanılacak araç parkını gösteren bir listeyi, yeni mükellefiyet tesis ettirenler mükellefiyet tesisinde, halen serbest bölgelerde faaliyete devam edenler 2004 yılı sonuna kadar, durum değişikliklerinde ise (yeni bir alanda imalata başlayacak mükelleflerin bu durumu ruhsatlarına işlettirdikten sonra) değişikliği müteakip verecekleri ilk geçici vergi beyannamesi ekinde, ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. 4- İstisna Kapsamındaki Fason İmalat İstisna uygulaması açısından, imalat faaliyetinin serbest bölgede yapılması gerekmekte olup imalatın belli safhalarında dışarıdan fason hizmet satın alınması istisna uygulamasına engel teşkil etmemektedir. Ancak, - Fason imalatın sadece, sanayi sicil belgesi veya faaliyet ruhsatında yazılı üretim kapsamında yaptırılması, - Söz konusu istisna serbest bölgelerde yapılan imalata tanınmış olduğundan imalatın fason imalattan çok işletmenin kendi imalatından oluşması, - imalat faaliyetleriyle ilgili olarak istisnadan yararlanacak kazanç tutarının fiili kapasite kullanımı ile sınırlı olması, - iş riskinin ve organizasyonunun üstlenilmesi, - Ham madde ve yardımcı maddelerin temin edilmesi, Serbest bölgede imalat faaliyetinde bulunan bir mükellefin ticaretle de uğraşması durumunda, imalat faaliyetlerinden elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilecek; faaliyet ruhsatının 06.02.2004 tarihinden önce alınmış olması hali saklı kalmak kaydıyla, ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir. Örnek 1- 06.02.2004  tarihinden sonra imalat faaliyetinde bulunmak üzere ruhsat almış ve serbest bölgedeki şubesinde ayakkabı imalatıyla uğraşan bir mükellefin aynı zamanda bölge dışında bulunan fabrikasında imal ettiği malları da serbest bölgedeki şubesi üzerinden ihraç etmesi durumunda; serbest bölgede imal edilen emtianın satışından elde edilen kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, serbest bölge dışında imal edilen emtianın satışı dolayısıyla şubede oluşan kazanç istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.   Örnek 2- 06.02.2004 tarihinden sonra ruhsat alan ve serbest bölgede oyuncak imalatı ile uğraşan bir mükellefin aynı zamanda ham bez ithal edip yurt içine veya yurtdışına satış yapması durumunda, oyuncak imalat faaliyetinden elde ettiği kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, ham bez ticaretinden sağladığı kazanç ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir. Örnek 3- Serbest bölgede konfeksiyon imalatı ile uğraşan bir mükellefin, imal ettiği gömleklere ilişkin bitim işi olarak tabir edilen düğme dikimi, ütüleme vb. işleri fason olarak yaptırması halinde; fason olarak yaptırılan bu tür işlerin toplam işçilik maliyetindeki payı, işletmenin kendi imalatları dolayısıyla yüklendiği işçilik maliyetinden daha az oranda olacağından, söz konusu imalat faaliyetinden elde edilen kazancın tamamı istisna kapsamında değerlendirilecektir.       5- Tevkifat Uygulamaları Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, 06.02.2004 tarihinden sonra Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamına giren ödemeler üzerinden tevkif ettikleri vergileri, bağlı bulundukları vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirerek sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir. Örneğin, serbest bölgede faaliyet gösteren bir işletmenin yurtdışında mukim yabancı bir firmadan gayri maddi hakkın kiralanması veya satın alınması dolayısıyla bu yabancı firmaya yapacağı ödemeler ile avukatlık hizmeti dolayısıyla avukatına yapacağı serbest meslek ödemeleri üzerinden anılan maddeler uyarınca tevkifat yapılacaktır. Kar Paylarının Dağıtılması Halinde; Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki istisna hükmünün, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi bulunmamaktadır. Serbest bölgelerde faaliyette bulunan kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu bölgelerde elde ettikleri kazançları dağıtmaları halinde, dağıtılan kar payları üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapmaları gerekir. Mevduat Faizi ve Repo Gelirinde ise, Serbest bölgelerde faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerdeki banka veya diğer finans kurumlarında bulunan mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen faizler ile repo kazançları üzerinden, 06.02.2004 tarihinden itibaren Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü veya Kurumlar Vergisi Kanunun 24 üncü maddeleri uyarınca vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Serbest bölgelerdeki banka şubeleri veya diğer finans kurumlarınca yapılacak olan söz konusu tevkifatlar, bu kurumlarca mahal vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirilerek sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenecektir.   1.Beyan Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların, bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan kestikleri vergileri ertesi ayın yirmisine kadar beyan etmeleri gerekmektedir. Ancak, istisna uygulanması veya diğer nedenlerle tevkif edilen bir verginin olmaması durumunda muhtasar beyanname verilmesine gerek bulunmamaktadır.   İstisna Kazançların Beyanında ise, 06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince, bu tarihten sonra serbest bölgelerdeki faaliyetlerden elde edilen kazançların genel hükümler çerçevesinde beyan edilmesi gerekmektedir. istisnadan yararlanan kazançlar; gelir vergisi mükellefleri tarafından Gelir Vergisi Beyannamesi Ekinin "Tablo II" bölümünde yer alan "Diğer İstisnalar" satırında; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ise Kurumlar Vergisi Beyannamesinin "Zarar Olsa Dahi indirilecek İstisnalar" bölümünde yer alan "Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazançlar" satırında gösterilecektir. Bölgede faaliyet gösteren gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin 06.02.2004 tarihinden sonra geçici vergi yükümlülüklerini de genel esaslar çerçevesinde yerine getirmeleri gerekmektedir. istisna kazançlar, beyannamenin "Zarar Olsa Dahi İndirilecek istisnalar" satırında gösterilecektir.           Yatırım indirimi Uygulaması Gelir ve kurumlar  vergisi mükelleflerinin beyan ettikleri kazancın, sadece serbest bölgelerde elde edilen istisna kazançtan oluşması halinde sözü edilen istisna hükmü sebebiyle vergilendirilecek bir kazanç oluşmayacağından, mükellefler yararlanamadıkları yatırım indirimi tutarlarını her yıl Devlet istatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında artırarak  kazançlarının oluştuğu yıllarda gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alabileceklerdir. ( 85 Seri No.lu KVK Genel Tebliği ) 1.Birleşme ve Devir Halleri Serbest  bölgede faaliyet gösteren bir firmanın, Türk Ticaret Kanununun ilgili maddeleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 36 ve 37 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan birleşme ve devir hallerinde tasfiyesiz olarak infisah etmesi ve bu meyanda infisah eden kurum adına düzenlenmiş bulunan faaliyet ruhsatının da Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından devralan kurum adına yenilenmesi ve yenileme işlemi sonrası da devralan şirketin bölgede faaliyet gösteriyor olması durumunda devralan şirket anılan Kanunun geçici 3 üncü maddesi hükmünden yararlanabilecektir. Diğer taraftan, yalnızca faaliyet ruhsatının devri veya satın alınması şeklinde gerçekleşen işlemler, Kanunun geçici 3 üncü maddesi ile öngörülen istisnalar kapsamında değerlendirilmeyecektir. ( 85 Seri No.lu KVK Genel Tebliği )     D- Serbest Bölgelerde Katma Değer Vergisi Uygulamaları   Genel Hükümler   3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Serbest Bölgelerle ilgili olarak yapılan düzenlemelere bakacak olursak;   Kanunun “ İhracat Teslimi ve Yurt Dışındaki Müşteriler İçin Yapılan Hizmetler “ başlıklı      12 nci maddesinin 1/b bendinde;   “ Teslim konusu mal Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak bir dış ülkeye veya bir serbest bölgeye vasıl olmalı ya da yurt dışındaki müşteriye gönderilmek üzere yetkili gümrük antreposuna konulmalıdır. Teslim konusu malın ihraç edilmeden önce yurt dışındaki alıcı adına hareket eden yurt içindeki firmalar veya bizzat alıcı tarafından işlenmesi veya herhangi bir şekilde değerlendirilmesi durumu değiştirmez.   İhracat teslimi yapılacak yetkili gümrük antrepoları ile buralarda düzenlenmesi zorunlu belgeleri belirlemeye, konulacak mal miktarı ve cinsi ile bunların antrepoda bekleme sürelerine ilişkin olarak sınırlama getirmeye, Gümrük Müsteşarlığının görüşü alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığı yetkilidir.       Gümrük antreposuna konulan malın ihracatının belirlenen sürede veya şartlara uygun olarak gerçekleşmemesi veya tevsik edilememesi hallerinde; ziyaa uğratılan vergi, buna ilişkin olarak kesilecek ceza ve hesaplanacak gecikme faizinin ödenmesinden katma değer vergisi iadesi alanla birlikte antrepo işleticisi de müteselsilen sorumludur. “ hükmüne yer verilmiştir.   Bununla birlikte, Kanunun 16 ncı maddesinde ithalat istisnası düzenlenmiş olup, 1/c bendiyle, Gümrük Kanunundaki transit ve gümrük antrepo rejimleri ile geçici depolama ve serbest bölge hükümlerinin uygulandığı malların katma değer vergisinden müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır.   Yine Kanunun 17/4 maddesinde Diğer istisnalar düzenlenmiş “ ı “ bendinde ise; “serbest bölgelerde verilen hizmetler” ibaresine yer verilmek suretiyle, serbest bölgelerde verilen hizmetlerin katma değer vergisinden istisna olduğu belirtilmiştir.     Diğer yandan, bir teslimin ihracat teslimi sayılabilmesi için;   - Teslimin yurt dışındaki bir müşteriye yapılması,   - Teslim konusu malın T.C. gümrük hattından geçerek bir dış ülkeye vasıl olması gerektiği hüküm altına alınmıştır.   "Dış ülkeye vasıl olma" ifadesinden de, malın gümrük hattını geçmesinin anlaşılması gerekmektedir.   Bu açıklamalar ışığında, serbest bölgelere yapılan mal teslimleri, yürürlükteki mevzuata göre belirlenen usul ve esaslara uygun olarak gerçekleştirildiği takdirde, ihracat istisnası hükümleri çerçevesinde işlem görecektir.   Diğer yandan, Serbest Bölgeler yurtdışı sayılamayacağından, Serbest Bölgeye Türkiye’den yapılan hizmet ifalarına ihracat istisnası kapsamında işlem yapılması ve söz konusu hizmetlerin katma değer vergisinden müstesna tutulması mümkün bulunmamaktadır.     Mükellefiyet   Serbest Bölgelerdeki katma değer vergisi uygulaması ile ilgili olarak yukarıda yaptığımız açıklamaları özetleyecek olursak, serbest bölgeler ülkenin siyasi sınırları içinde yer almakla birlikte gümrük hattı dışında kaldıkları için bölge sınırları içinde yapılan mal teslimleri ve hizmet ifaları katma değer vergisinden müstesnadır.   Bunun  yanında, Katma Değer Vergisi Kanununun 16/1-c maddesi gereğince serbest bölge hükümlerinin uygulandığı mallar ile 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının (ı) bendi uyarınca serbest bölgelerde verilen hizmetler katma değer vergisinden müstesna olduğundan, bu hükümler uyarınca, münhasıran serbest bölgede faaliyet gösteren ve dolayısıyla işlemleri katma değer vergisinden istisna olan işletmelerin katma değer vergisi açısından mükellefiyet kaydının tesis edilmesine gerek bulunmamaktadır.   Serbest bölgelerde gerçekleştirilen teslim ve hizmetlerde katma değer vergisi uygulanmayacaktır. Ancak; Katma Değer Vergisi Kanununun 30/a ve 32 nci maddelerine göre, bu istisna kapsamına giren işlemler için yüklenilen vergilerin indirimi ya da mükellefe iadesi mümkün bulunmamaktadır.     E- Serbest Bölgelerdeki Damga Vergisi ve Harçlara İlişkin İstisna   Genel Hükümler              Serbest  Bölgeler Kanununun, 06.02.2004 tarih ve 25365 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan 5084 sayılı kanun ile eklenen Geçici 3 üncü maddesine göre, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih olan 06.02.2004 tarihi itibariyle, yine bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin; bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesna tutulmuştur.             Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, damga verisi ve harç istisnasından yararlanabilmek için, 06.02.2004 tarihi itibariyle serbest bölgelerde faaliyet göstermek üzere ruhsat alınmış olmasıdır. Bu tarih itibariyle ruhsat almış mükelleflerin bu bölgede gerçekleştirdikleri faaliyetleriyle ilgili işlemleri 31.12.2008 tarihine kadar damga vergisinden ve harçtan müstesna tutulmuştur.   F – Serbest Bölgelerdeki Vergi Uygulamaları İle İlgili Örnekler             Serbest bölgelerle ilgili olarak Vergi Kanunlarının uygulamasına yönelik yaptığımız genel açıklamalardan sonra uygulamada karşılaşılan ve Başkanlığımıza yansıyan olaylar ile ilgili açıklamalarda bulunacağız.   Serbest Bölgelerle İlgili Vergi Usul Kanunu Uygulama Örnekleri -Tam mükellefiyete tabi gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin (adi ortaklıklar, kollektif ve adi komandit şirketler dahil) serbest bölgede faaliyette bulunan şubeleri ile serbest bölgede faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişilerden isteyenlerin, defter kayıtlarını Türk para birimi dışında (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca, kuru günlük olarak belirlenen) herhangi bir yabancı para birimi ile de yapabilmelerine  olanak sağlayan 348 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 12/05/2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe   girdiğinden, bu tarihten sonraki işlemlerde yabancı para cinsinden defterlerine kayıt etmeleri mümkün bulunmaktadır. Ancak, 01.01.2005-11.05.2005 tarihleri arasındaki işlemler YTL cinsinden defterlere kayıt edildiğinden, Defter-i Kebirdeki  hesap bakiyelerinin 12/05/2005 tarihindeki, 12/05/2005 tarihinden sonraki işlemlerin ise işlemin gerçekleştiği günün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruyla ilgili para birimine  çevrilmesi gerekmektedir.           -Serbest Bölgelerde kullanılan jetonlu makinelerden yapılan işlemler sırasında bu makineler üzerindeki bilgilerin değiştirilemez, silinemez olması ve dışarıdan bir müdahalenin yapılamaması halinde, gün sonunda makinelerden alınan rapora dayanılarak “muhtelif müşteriler” ibareli toplu bir fatura düzenlenmesi Vergi Usul Kanunun mükerrer 257’nci maddesinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak uygun bulunmuştur.             -3218 Sayılı Kanunla düzenlenen Serbest Bölgelerde (5084 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesinde) yer alan işletmeler her türlü vergi, resim ve harçtan muaf tutulmuşlardır. 5084 Sayılı Kanun ile Serbest Bölgelerde bulunan tam ve dar mükelleflerin, serbest bölgelerdeki gelir veya kurumlar vergisi muafiyetleri sona erdirildiğinden, 06.02.2004 tarihi itibarıyla mükellefiyet tesis ettirmeleri gerekmektedir.             Diğer taraftan, geçiş dönemi ile ilgili olarak 5084 Sayılı Kanun ile 3218 Sayılı Kanuna geçici 3’üncü madde eklenmiş olup, geçici 3’üncü madde kapsamında yararlanan işletmelerin kazançları söz konusu maddede yazılı süreler itibarıyla gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.                   Buna göre; 3218 Sayılı Kanunun geçici 3’üncü kapsamında olan işletmeler maddede yazılı sürelerin sonuna kadar enflasyon düzeltmesi yapmayacaklardır. 06.02.2004 tarihinden itibaren Serbest Bölgelerde faaliyete başlayacak mükellefler ise faaliyete başlayacakları dönemden itibaren enflasyon düzeltmesi hükümlerine göre düzeltme yapmak zorundadırlar.             -Vergi Usul Kanunu’na göre tutulacak defter ve kayıtların Türkçe tutulması zorunludur. Ancak, Serbest Bölgede faaliyet gösteren firmaya yabancı para cinsinden fatura düzenlenmesinde mahsur bulunmamaktadır. Söz konusu fatura yasal kayıtlara intikal ettirilirken (döviz kurları dikkate alınarak) Türk Parası cinsinden karşılığını dikkate alınması gerekmektedir.             -5084 Sayılı Kanunla bölgede faaliyet gösteren mükelleflere tanınan gelir ve kurumlar vergisi muafiyetine son verildiğinden bastırılacak ve onaylatılacak belgelerde “Kurumlar Vergisinden Muaftır” ibaresine yer verilmeyecektir.             Satışı yapılan malları aynen veya işlendikten sonra satışını yapanlar dışındaki kimselere satan veya aynı kimselere hizmet veren mükellefler 3100 Sayılı Kanuna göre Ödeme Kaydedici Cihaz kullanmak mecburiyetindedirler.           -Serbest Bölgelerde  faaliyet gösteren mükelleflerin Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin 23’üncü uyarınca Bölge Müdürlüklerine onaylattırdıkları defter ve belgeleri kullanmaları uygun görülmüştür. 31.12.2004 tarihinden sonra başlayacak hesap dönemlerinde, Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde defter tutulması, belge ve kayıt düzenine uyulması gerekmektedir.             Bu nedenle Serbest Bölgelerde faaliyet gösteren mükellefler 213 ayılı Vergi Usul Kanununda belirtilen belgeleri kullanmaya başlayacaklardır. Bu belgeleri Başkanlığımızla anlaşmalı matbaa işletmecilerine bastırabilecekleri gibi noterlere tasdik ettirerek kullanabileceklerdir.     Serbest Bölgelerle İlgili Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulama Örnekleri   - 3218 sayılı Kanunun geçici 3 'üncü maddesinde yer alan istisna, sadece faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere bölgede yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkindir. Dolayısıyla, sözü edilen istisnanın serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirlerine teşmil edilebilmesi mümkün değildir.   - Kanuni veya iş merkezleri serbest bölgede olsa bile, 06.02.2004 tarihi itibariyle bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirmeleri gerekmektedir.   - 06.02.2004 tarihi itibariyle faaliyet ruhsatı bulunan mükelleflerin, bu ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere, 06.02.2004 tarihinden sonra bölgedeki faaliyet gelirlerinin gelir ve kurumlar vergisinden müstesna tutulması faaliyet dışı gelirlerinin ise bu kapsamda değerlendirilmemesi gerekmektedir.   - 06.02.2004 tarihi itibariyle faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin, bu tarihten sonra bölgedeki faaliyetlerinden elde ettiği gelirlerini Kurumlar Vergisi Kanununun ilgili hükümleri çerçevesinde beyan etmeleri ancak, bu kazançlarını beyannamenin "Zarar Olsa Dahi indirilecek istisnalar" bölümünde yer alan "Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazançlar" satırında göstermeleri; faaliyet dışı gelirlerini ise genel esaslar çerçevesinde beyan etmeleri gerekmektedir.           - 06.02.2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı almış mükelleflerden;   İmalat faaliyeti ile uğraşanların elde ettikleri kazançlar, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliğinin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergilendirme döneminin sonuna kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olacağından, bu faaliyetlerden elde edilen kazançların genel esaslar çerçevesinde beyan edilmesi ve bu kazancın beyannamenin ilgili satırında istisna kazançlar arasında gösterilmesi,   Faaliyet konusu mal imalatı dışında olanların bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar anılan istisna kapsamında değerlendirilmeyeceğinden, bu faaliyetlerden elde edilen kazançlarında genel esaslar çerçevesinde beyan edilmesi gerekmektedir.   - Bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin 06.02.2004 tarihinden sonra geçici vergi yükümlülüklerini de genel esaslar çerçevesinde yerine getirmeleri ancak, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatı bulunan mükelleflerin, istisna kapsamına giren kazançlarını faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin son bulduğu tarihe kadar geçici vergi beyannamesinin "Zarar Olsa Dahi indirilecek istisnalar" satırında göstermeleri; faaliyet dışı kazançlarını ise geçici vergi matrahına dahil ederek genel esaslar çerçevesinde beyan etmeleri gerekmektedir.          - Kanuni ve iş merkezi serbest bölgelerde bulunan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 06.02.2004 tarihinden sonra Gelir Vergisi Kanununun 94 'ncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24'ncü maddesi kapsamında nakden yada hesaben ödemelerde bulunmaları halinde, kestikleri vergileri kanuni ve iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesine bu amaçla muhtasar beyanname yönünden vergi mükellefiyeti tesis ettirerek sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir.              - Serbest bölgelerde imalat faaliyetinde bulunulması halinde, imal edilen ürünlerin satışından elde edilen kazançların kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için kapasite raporu alınması ve bağlı bulunan vergi dairesine verilmesi gerekmektedir.   - Yurt dışında yerleşik ve Türkiye'de ticaret sicili kaydı bulunmayan şirketlerin serbest bölge müdürlüğünden serbest bölgedeki işyerinde imalat faaliyetinde bulunduklarına ilişkin alacağı yazıyı ilk geçici vergi beyannamesi ekinde bağlı bulundukları vergi dairesine vermeleri yeterlidir.   - Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan ve kanuni veya iş merkezleri serbest bölgede bulunan şirketlerin tam mükellef olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup yıllık karın ortaklara kar payı olarak dağıtılması halinde Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında tevkifata tabi tutulması, ortaklar tarafından elde edilen gelirin Gelir Vergisi Kanununa göre menkul sermaye iradı olarak kabul edilmesi gerekmekte, ancak ortaklar içinde yabancıların olması halinde bu ortağın tabiyetinde bulunduğu ülkeyle yapılan çifte vergilendirme anlaşması olması ve bu anlaşmanın kapsamına girmesi halinde bu hükümlerin uygulanacağı  tabiidir.   Diğer yandan, Geçmiş yıl karlarının kar dağıtımı yapılmadan şirket sermayesine eklenmesi halinde ise tevkifat yapılmaması gerekmektedir.   - Serbest bölgede faaliyet gösteren firmalara ifa edilen muhasebe hizmetleri, davalarının takibi için yapılacak hizmetler ile hukuki danışmanlık hizmetlerinin karşılığı elde edilen gelirin, gelir vergisine tabi tutulması ayrıca, ilgili firmaların Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesi kapsamında tarafına nakden yada hesaben ödemelerde bulunmaları halinde, vergi tevkifatı yapmaları ve kestikleri bu vergileri kanuni veya iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesine bu amaçla muhtasar beyanname yönünden vergi mükellefiyeti tesis ettirerek sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir.         - Geçici 62’nci madde uyarınca 31.12.2002 veya daha önceki tarihlerde sona eren hesap dönemlerinde elde edilen ve Kurumlar Vergisi Kanunu veya özel Kanunları uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilen kazanca ilişkin ise (serbest bölge kazancı, teknoloji geliştirme bölge kazancı, Türk Uluslararası Gemi Siciline kayıtlı gemilerin işletilmesinden elde edilen kazanç, Kurumlar Vergisi Kanununun Geçici 24 ve Geçici 28’inci maddelerinde düzenlenen istisna kazançlar gibi) dağıtılan karın bu kazançlara isabet eden kısmı üzerinden dağıtım sırasında gelir vergisi tevkifatı yapılmayacaktır. Ancak 2003 ve müteakip yıllardaki hesap dönemlerinde elde edilen söz konusu istisna kazançların dağıtılması halinde, dağıtılan bu tutarlar üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesi uyarınca, kar dağıtımına bağlı tevkifatın yapılması gerekmektedir.     - Limited şirket adına düzenlenmiş olan faaliyet ruhsatlarının, şirketin nev'i değiştirmesi dolayısıyla tasfiyesiz infisahı sonrasında Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü'nce anonim şirket adına yenilenmesi işlemi; yeni bir müracaat olarak değerlendirilmeyerek düzenlenecek olan ruhsatın daha önce verilen ruhsatın başlangıç tarihinin esas alınarak düzenlenmesi halinde faaliyet ruhsatında belirtilen sürede herhangi bir değişiklik olmayacağından nev'i değişikliği işlemi sonrasında anılan Bölgede faaliyet gösterecek olan şirketinizin 3218 sayılı Kanunun geçici 3 'üncü maddesinde yer alan hükümlerden yararlanması mümkün bulunmaktadır.                - Serbest Bölgede faaliyet gösteren bir firmanın, Türk Ticaret Kanununun (146-152,185,451-454 ve 552) ilgili maddeleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 37 ve müteakip maddelerinde düzenlenmiş bulunan devir ve birleşme dolayısıyla aktif ve pasifleri ile birlikte kül halinde Türkiye’de yerleşik bir başka firmaya katılarak tasfiyesiz olarak infisah etmesi ve bu meyanda infisah eden kurum adına düzenlenmiş bulunan faaliyet ruhsatının da Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünün 2002/20 sayılı İç Sirküleri uyarınca devralan kurum adına yenilenmesi ve yenileme işlemi sonrası da devralan şirketin bölgede faaliyet gösteriyor olması durumunda devralan şirket anılan Kanunun geçici 3’üncü maddesi hükmünden yararlanabilecektir. Diğer taraftan, yukarıda belirtilen şartlar yerine getirilmeksizin yalnızca faaliyet ruhsatının devri veya satın alması şeklinde gerçekleşen işlemler, 3218 sayılı Kanunun geçici 3’üncü maddesinde yer alan faaliyet ruhsatının 06.02.2004 tarihinden önce alınmış olması şartını sağlamayacağından, Kanunun Geçici 3’üncü maddesi ile öngörülen istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.   Serbest Bölgelerle İlgili Katma Değer Vergisi Uygulama Örnekleri   - Serbest bölgelerde faaliyet gösteren firmalara yapılan mal teslimleri, serbest bölgelerin gümrük hattı dışı olduğu ve bu teslimler için Dış Ticaret Rejimi hükümleri uygulandığından, bu teslimlerin genel usul ve esaslar çerçevesinde gerçekleştirilmesi halinde, söz konusu teslimler Kanunun 11/1. maddesi gereğince ihracat istisnası kapsamında değerlendirilecektir.   - Serbest bölgeye ihraç edilen malların bölgedeki satıcılar tarafından tekrar Türkiye'deki bir firmaya satışı ithalat kapsamında Kanunun 1/2. maddesine göre katma değer vergisine tabi olup, ithal işlemi nedeniyle ödenmesi gereken verginin ithalatı gerçekleştirenler tarafından beyanı ve ödenmesi gerekmektedir.   - Serbest Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonu'nun kaynakları arasında yer alan faaliyet ruhsatı ve izin belgesi karşılığında ödenecek ücretler, serbest bölgeyi işleten gerçek veya tüzel kişilerle yapılacak sözleşmelerde yer alan ödemeler gibi serbest belge içindeki faaliyetlerle ilgili ödemeler katma değer vergisine tabi olmayacaktır.   - Serbest bölgede bulunan firmaya yapılan fason hizmet işiyle ilgili olarak, fason hizmet bedeli üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin tevkifata tabi tutulmadan, fason hizmetini veren mükellef tarafından beyan edilip ödenmesi gerekmektedir.     - Katma Değer Vergisi Kanununun 5035 sayılı Kanunla değişik 8/2 nci maddesi uyarınca fazla ve yersiz ödenen vergilerin indirim hakkına sahip olanlara iadesi 91 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinin (I) bölümünde yapılan düzenlemeler çerçevesinde mümkün bulunmaktadır.   Bu nedenle, Serbest bölgede bulunan firmaya karşı, serbest bölgede ifa edilen hizmetler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinin 91 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğine göre iade edilmesi mümkündür.             - Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin 34 üncü maddesinde ”.... Serbest Bölge adresli veya çıkışlı olup, deniz yoluyla gelen veya giden eşyanın, bölgenin denize rıhtımı olmaması veya limanı olmasına rağmen yakın bir limandan getirilmesi veya götürülmesi durumunda bölge ile olan bağlantısı, Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğünce tescilli ve Bölge Müdürlüğünce tanzim ve tescilli “Serbest Bölge İşlem Formu’na istinaden ve “Transit Beyannamesi” düzenlenmesine gerek kalmadan, ..... İdaresince görevlendirilecek memurun refakatinde gemiden doğrudan bölgeye alınmasıyla veya bölgeden gemiye götürülmesiyle sağlanır. Geminin bulunduğu yer ile bölge arasındaki koridor, serbest bölge olarak addedilir.             İfadesine yer verilmiş bulunmaktadır.             Sadece yukarıda belirtilen Serbest Bölge Yönetmeliğinin 34 üncü maddesi çerçevesinde yapılan işlemler Kanunun 16/1-c maddesine göre istisna kapsamına girecek, bu istisna kapsamına giren işlemler için yüklenilen vergiler indirim veya iade konusu yapılamayacak olayın özelliğine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir.             Bunun dışında, Türkiye’nin başka yerlerinden serbest bölgeye veya bu bölgeden Türkiye’nin diğer yerlerine yapılan taşımacılık işlemlerinde katma değer vergisi hesaplanarak beyan edilmesi gerektiği tabiidir.             - Serbest Bölgeler yurtdışı sayılamayacağından, 3218 sayılı Kanun gereğince kurulan ve serbest bölgelerde faaliyet gösteren “Serbest Bölge İşleticisi”ne Türkiye’den yapılan hizmetlerde ihracat istisnası kapsamında işlem yapılması ve söz konusu hizmetlerin katma değer vergisinden müstesna tutulması mümkün bulunmamaktadır.             - Serbest bölgede faaliyet gösteren firmanın, yurt dışındaki firmalardan ithal edilip serbest bölgede depolanan malları yurt içindeki müşterilere satılmasına ilişkin olarak, yurt dışındaki firmalara verdiği müşteri bulma hizmeti vergiye tabi olmayacaktır.             Öte yandan, Türkiye’deki firmalara yurt dışındaki satıcıların mallarının pazarlanmasında aracılık yapılması halinde hizmetten Türkiye’de yararlanıldığından, bu hizmetin katma değer vergisine tabi tutulması gerekmektedir. İthalat komisyonu olarak ortaya çıkan bu işlemden doğan verginin hizmetten yararlanan yurt içindeki firmalar tarafından sorumlu sıfatı ile beyan edilmesi gerekmektedir.              - Serbest bölge içerisinde bulunan belediye arsasının serbest bölgeyi işletici şirkete satılması işlemi serbest bölgede gerçekleştiğinden katma değer vergisinden müstesnadır.             - Türk Telekom A.Ş. tarafından yurt içinden serbest bölgeye verilen telekomünikasyon hizmetleri katma değer vergisi ve özel iletişim vergisine tabi olacaktır.             Diğer yandan, Serbest bölge içerisinde faaliyet gösteren işletmeler tarafından bu bölge içerisindeki işletmelere verilen telekomünikasyon hizmetlerinin, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-ı maddesi kapsamında değerlendirilerek katma değer vergisinden istisna tutulması gerekmektedir.               - Serbest bölgede faaliyette bulunan şirkete ihraç edilen malzemelerin Katma Değer Vergisi Kanununun  11/1-a maddesi, bu malzemelerle ilgili olarak serbest bölge sınırları içerisinde ifa edilen montaj hizmetinin ise Kanunun 17/4-ı maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.             - Hacizli malların serbest bölge dahilinde satışında katma değer vergisi uygulanmayacaktır. Ancak satışın serbest bölge dışında yapılması veya bölge içerisinde satılan malların serbest bölgeden Türkiye’ye ithali halinde genel hükümlere göre katma değer vergisi uygulanacağı tabiidir.             - Tecil – terkin uygulamasından yararlanılabilmesi için imalatın yurt içinde bulunan fabrikada yapılması ve imalatçı olma şartlarının taşınması gerekmektedir. İmalatın serbest bölgede yer alan şube fabrikasında yapılması ve oradan yurt içine getirilmesi ithalat hükmündedir. Bu durumda ithal edilen malların ihraç kaydıyla teslimi de mümkün olmayacaktır.             - Serbest bölgede kurulu ihracatçı firmalarda çalışan personelin taşınması hizmetinin katma değer vergisinden istisna tutulması mümkün bulunmadığından bu hizmet karşılığında düzenlenecek faturalarda genel oranda katma değer vergisi hesaplanarak tahsil edilmesi gerekmektedir.             - Serbest bölgeler gümrük hattı dışında olmakla beraber Türkiye siyasi sınırları içinde yer alan ancak yabancı ülke niteliği taşımayan yerler olduğundan, Türkiye’nin herhangi bir yerinden serbest bölgeye, serbest bölgeden Türkiye’nin herhangi bir yerine yapılacak taşıma hizmetlerine ait bedeller üzerinden katma değer vergisi hesaplanması gerekmektedir.   -  Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin 50 nci maddesinde; “ Bölgede sigortacılık, nakliye acenteliği, gümrük komisyonculuğu, yeminli mali müşavirlik, serbest muhasebeci mali müşavirlik ve eksperlik gibi çeşitli hizmet faaliyetlerinde çalışmak isteyenler, Bölge Müdürlüğünden temin edecekleri "Giriş İzin Belgesi" ile bu hizmetleri yerine getirebilirler. “ açıklaması yer almaktadır.   Bu itibarla, yukarıda belirtilen hizmetlerin serbest bölgede ifa edilmesi ve Bölge Müdürlüğünden temin edilen giriş izin belgesinin bulunması halinde katma değer vergisi hesaplanmaması, hizmetlerin faaliyet ruhsatı, giriş izin belgesi olmadan yerine getirilmesi halinde, hizmet serbest bölge dışında ifa edilmiş sayılacağından katma değer vergisi uygulanması gerekmektedir.     Serbest Bölgelerle İlgili Damga Vergisi ve Harçlara İlişkin Uygulama Örnekleri   - 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’na  5084 Sayılı Kanunun 9’uncu maddesi ile eklenen Geçici 3’ncü maddesinin (c) bendinde; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin, bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemlerin 31.12.2008  tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesna olacağı hüküm altına alındığından, geçici 3’üncü maddenin yürürlüğe girdiği  06.02.2004 tarihi itibariyle serbest bölgede faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin, bölgede gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak vergi dairelerine vermiş oldukları vergi beyannamelerinin damga vergisinden istisna edilmesi; 06.02.2004 tarihinden sonra serbest bölgede faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin vergi dairelerine vermiş oldukları vergi beyannamelerinin ise damga vergisine tabi tutulmaları gerekmektedir.   - 5084 sayılı Kanunun 9’ncu maddesiyle eklenen Geçici 3’ncü maddesinin (c) bendi söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği  06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) bu bölgede  faaliyet ruhsatı almış olan gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgede gerçekleştirdikleri faaliyetler ile ilgili olarak bölge içinde ve dışında yaptıkları işlemlerin, 31.12.2008 tarihine kadar Tapu Harcı’da dahil olmak üzere her türlü vergi, resim ve harçtan istisna edilmesi gerekmektedir.             Buna göre; Serbest Bölgede faaliyet gösteren Kooperatifin 06.02.2004 tarihi itibariyle Serbest Bölgede faaliyet ruhsatı almış olması nedeniyle,  Kooperatif adına kayıtlı taşınmazlara ilişkin olarak, yapılacak işlemler 3218 Sayılı Kanununa 5084 sayılı Kanunun 9’ncu maddesiyle eklenen Geçici 3’ncü maddesinin (c) bendi hükmü gereğince Tapu Harcından istisna edilmesi gerekmektedir.